REKABET YASAĞI VE GEÇERLİLİK ŞARTLARI

Rekabet etmeme şartları günümüzde sektör ayırt etmeksizin ve gerekli olup olmadığına bakılmaksızın neredeyse her iş sözleşmesinde kendine yer bulmaktadır. Her ne kadar çoğu zaman ilgili maddeler işveren tarafın her şeyi yasaklamak arzusu ile şekillense de pek çok kez ilgili maddelerin yargılama sonucu geçersiz sayıldığına tanık oluyoruz. Peki, rekabet sözleşmesi nedir ve geçerli sayılabilmesi için hangi sınırlara dikkat etmek gerekir?

  1. REKABET SÖZLEŞMESİNİN HUKUKİ MAHİYETİ

İşçi ile işveren arasında imzalanan iş sözleşmesi, taraflara çeşitli borç ve yükümlülükler yükler. İşçinin, iş sözleşmesi ile işverene karşı yüklendiği borçlardan biri de sadakat borcudur. Genel bir ifade ile işçinin sadakat borcu; işverenin menfaatlerini koruma, işverene ticarî veya meslekî bakımdan zarar verebilecek her türlü davranıştan kaçınmadır. Hal böyle olunca, işçinin işveren ile rekabet etmemesi sadakat borcunun doğal sonuçlarındandır. Ne var ki, sadakat borcu, iş sözleşmesinin sona ermesinden sonra işçinin işveren ile rekabet etmesini engelleyebilecek hukukî rejimi beraberinde getirmemektedir. İşverenin ticarî sırlarına vâkıf olan bir işçinin iş sözleşmesi sona erdikten sonra bu bilgileri işverenin aleyhine kullanması hakkaniyet ile bağdaşmayacağından, rekabet yasağı sözleşmelerine ihtiyaç duyulmaktadır. Ancak, bir iş sözleşmesinde işverene nazaran daha zayıf konumda bulunan işçinin işveren karşısında haksızlığa uğramasını önlemek amacıyla kanun koyucu, rekabet yasağına ilişkin hükümleri, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (“TBK”) 444 ile 447. maddeleri arasında özel ve detaylı bir şekilde düzenlemiştir.

Rekabet yasağı sözleşmesi öğretide, işçinin iş ilişkisi içerisinde işverenin müşterilerine nüfuz etmesi yahut iş sırlarına vâkıfiyeti nedeniyle hizmet sözleşmesi sona erdikten sonra, belirli bir faaliyet alanında, belirli bir coğrafi bölgede ve belirli bir zaman dilimi içerisinde işverenle rekabet teşkil eden davranış içerisine girmesini yasaklayan sözleşme olarak tanımlanmaktadır. 2013 tarihli bir Yargıtay kararına göre rekabet yasağı sözleşmesinin amacı; işçi tarafından işletmede elde edilen bilgilerin kullanılması sonucunda, işverenin rekabet piyasasındaki konumunu tehlikeye düşmekten korumaktır[1].

Rekabet yasağı sözleşmeleri, işverenin insan sermayesine yapmış olduğu yatırımları da koruyucu mahiyettedir. Zira işçinin, iş tanımı uyarınca verilen görevi yerine getirebilmesi için kendisine iş sırları açıklanmakta ve işçinin söz konusu işi yapabilmesi için iş yeri dışında elde edemeyeceği imkanlara kavuşturulmakta, yine işi ile alakalı birçok konuda kendisi ehil hale getirilmektedir. Rekabet yasağı sözleşmesi ile işverenlerin bu “yatırım”ları korunmaktadır. Günümüzde teknoloji üretimi alanında faaliyet gösteren işletmelerde bu durum daha büyük önem arz etmektedir.

Rekabet yasağı sözleşmesi ile ilgili hükümler, 4857 sayılı İş Kanunu’nda değil, İş Kanunu’na göre genel kanun kabul edilen Türk Borçlar Kanunu’nda düzenlenmiştir.

TBK m. 444/1’e göre, “Fiil ehliyetine sahip olan işçi, işverene karşı, sözleşmenin sona ermesinden sonra herhangi bir bicimde onunla rekabet etmekten, özellikle kendi hesabına rakip bir işletme açmaktan, başka bir rakip işletmede çalışmaktan veya bunların dışında, rakip işletmeyle başka türden bir menfaat ilişkisine girişmekten kaçınmayı yazılı olarak üstlenebilir.”

Hükümde iş sözleşmesinin sona ermesinden sonraki başlıca rekabet halleri; işçinin kendi hesabına rakip bir işletme açması, başka bir rakip işletmede çalışması ve rakip işletmeyle başka türden bir menfaat ilişkisine girmesi olarak belirtilmektedir. Aynı müşterilere, aynı mal veya hizmetleri sunan işletme, rakip işletme olarak kabul edilir.

  1. REKABET YASAĞI SÖZLEŞMESİNİN GEÇERLİLİK KOŞULLARI

İş sözleşmesinde işçi, işverene nazaran daha zayıf durumda bulunduğundan, kanun koyucu, işverenin haksız menfaatler sağlayarak işçiyi ezmesini önlemek amacı ile rekabet yasağı hakkında belirli geçerlilik koşulları ihdas ederek sözleşme hukukunun en temel ilkelerinden biri olan sözleşme serbestisine sınırlamalar getirmiştir. Buna göre rekabet yasağının geçerlilik koşulları ve sınırları şu şekilde özetlenebilecektir.

  1. Sözleşmenin Yazılı Olarak Yapılması

Rekabet yasağı sözleşmesinin geçerlilik koşulu, sözleşmenin yazılı olarak yapılmasıdır. İşçi ile işveren arasındaki iş sözleşmesi yazılı olarak yapılmamış olsa dahi, rekabet yasağı sözleşmesinin yazılı olarak yapılması zorunludur.

  1. İşverenin Korunmaya Değer Haklı Bir Menfaatinin Olması

Rekabet yasağı sözleşmesinin amacı; işçi tarafından işletmede elde edilen bilgilerin kullanılması sonucunda, işverenin rekabet piyasasındaki konumunu tehlikeye düşmekten korumaktır.

TBK bu durumu 444/2. maddesinde şu şekilde belirtmektedir:

“Rekabet yasağı kaydı, ancak hizmet ilişkisi işçiye müşteri çevresi veya üretim sırları ya da işverenin yaptığı işler hakkında bilgi edinme imkânı sağlıyorsa ve aynı zamanda bu bilgilerin kullanılması, işverenin önemli bir zararına sebep olacak nitelikteyse geçerlidir.”

Nitekim TBK’nin 447/1. maddesi de; işverenin rekabet yasağının sürdürülmesinde gerçek bir yararının olmadığının belirlenmesi halini rekabet yasağı sözleşmesini sona erdiren bir durum olarak belirlemiştir.

Bu “gerçek yarar”ın iş sözleşmesinin yürürlükte olduğu dönemde değil, iş sözleşmesinin sona ermesinden sonra başlayan rekabet yasağı sözleşmesinin yürürlükte olduğu dönemde bulunması gerekmektedir. İşveren, korunmaya değer haklı bir menfaatinin bulunduğunu ispat etmekle yükümlüdür.

  1. İşçinin Ekonomik Geleceğinin Tehlikeye Düşürülmemesi

İşverenin haklı menfaatleri ile işçinin anayasal hakkı olan çalışma hak ve özgürlüğünün hassas bir şekilde dengelenmesi zorunluluğu, rekabet yasağı sözleşmesinin en önemli unsurudur.

4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun emredici hükümleri uyarınca kişinin rızası olsa dahi, (i) kanuna aykırı bir şekilde çalışma hak ve özgürlüğünü yok edecek veya (ii) ekonomik geleceğini hakkaniyete aykırı bir şekilde tehlikeye düşürecek bir rekabet yasağı sözleşmesinin yapılması mümkün değildir.

Nitekim TBK m. 445’te işçinin ekonomik geleceğini korumak adına yasal düzenleme yapılmıştır. Buna göre;

“Rekabet yasağı, işçinin ekonomik geleceğini hakkaniyete aykırı olarak tehlikeye düşürecek biçimde yer, zaman ve işlerin türü bakımından uygun olmayan sınırlamalar içeremez ve süresi, özel durum ve koşullar dışında iki yılı aşamaz…”

Rekabet yasağının, işçinin ekonomik geleceğini tehlikeye düşürmeyecek nitelikte olup olmadığının tayininde, kararlaştırılan yasağın özellikle işçinin ileride iş bulma imkanını olumsuz yönde etkileyip etkilemediği hususu belirleyici kabul edilmektedir.

Bu sebeplerden dolayı kanun, rekabet yasağı sözleşmesini konu, yer ve zaman bakımından sınırlandıran üç sınırlama getirmiştir. Bir diğer sınırlama da, yukarıda belirttiğimiz, işverenin haklı menfaatinin devamı halidir.

  1. Rekabet Yasağının Süre Bakımından Sınırlandırılması

TBK’nin 445/1. maddesi uyarınca, rekabet yasağı sözleşmesinin süresi özel durum ve koşullar dışında iki yılı aşamaz. Madde metninde yer alan özel durum ve koşulların neler olabileceğine ilişkin kanunda veya kanun gerekçesinde bir açıklama bulunulmadığından rekabet sözleşmelerinde bu durum göz önüne alınmalı ve rekabet etmeme maddesi “özel durum ve koşullar” gerekçelendirilerek hazırlanmalıdır.

  1. Rekabet Yasağının Yer Bakımından Sınırlandırılması

Rekabet yasağı sözleşmesinin, işçinin ekonomik geleceğini hakkaniyete aykırı bir şekilde tehlikeye sokmaması ve böylece geçersiz kılınmaması için gereken bir diğer şart, rekabet yasağının belirli bir yer ile sınırlandırılmış olmasıdır. Yani, rekabet yasağının geçerli olacağı coğrafî bölgenin sözleşmede belirlenmiş olması gerekir. Pek tabiidir ki, sınırlandırılan bu coğrafî bölge işverenin ekonomik menfaatinin bulunduğu bölge olmak durumundadır.

Yargıtay yerleşik içtihadında, rekabet yasağı sözleşmelerinin tüm Türkiye’de uygulanmasının mümkün olmadığını belirtirken bununla birlikte, yabancı uyruklu olup çalışma hayatının çoğunu Türkiye dışında geçirmiş bir işçi bakımından rekabet yasağının Türkiye sınırları ile belirlenmesinin mümkün olduğuna da hükmetmiştir. Bu sebeple rekabet yasağı maddeleri tüm çalışanlar açısından genel geçer değil, her birinin somut durumuna özel belirlenmelidir.

  • Rekabet Yasağının Konu Bakımından Sınırlandırılması

Konusu sınırsız olan bir rekabet yasağı sözleşmesinin hukuk düzenince geçerli kabul edilmesi mümkün değildir. Rekabet yasağı konulabilecek olan konu, işverenin faaliyet alanı değil, işçinin işletmede yapmakta olduğu işle, doğrudan somut göreviyle ilgili işler olmalıdır. Özellikle şirketlerin ticaret sicilindeki faaliyet alanı kayıtlarının fazlasıyla geniş tutulduğu ülkemizde, rekabet yasağının yalnızca çalışılan işle sınırlandırılması daha makul bir çözüm olacaktır.

  1. SONUÇ

Yaşadığımız dünyanın hızı içerisinde bilgi birikiminin (know-how) birçok hammaddeden değerli hale geldiği ve kimi zaman şirketlerde yaşanan bir sızıntının yıllarca büyük bir sabırla ortaya konulan çabaları boşa çıkardığı bilinen bir gerçektir. Özellikle teknoloji ağırlıklı çalışan firmaların sayısı arttıkça rekabet sözleşmeleri ve rekabete dayalı uyuşmazlıkların da arttığı görülmektedir. Halihazırda kullanılan rekabet sözleşmeleri için ise pek çoğunun hukuken bir geçerliliğinin bulunmadığını söylemek yanlış olmayacaktır. Bu nedenle rekabet sözleşmesinin her iş ve işçi özelinde özenle ve ayrı ayrı hazırlanması tavsiye edilmektedir.

[1] Y9HD 2010/25792 E. 2013/10539 K. 28.03.2013 T.

Daha fazla bilgi için lütfen irtibata geçin;

Furkan Ökse | furkan.okse@kyolegal.com