Arabuluculuk Hizmeti

Kira arabuluculuk

A- ARABULUCULUK TANIMI VE İŞLEVİ

Arabuluculuk; (i) tarafların kendi iradeleriyle karar verebileceği alanlarda anlaşmayı kendi görüşmeleri ile çözümleyebilecekleri, (ii) mahkemede yargılama yapılmayan, (iii) dolayısıyla hakim veya hakem gibi bir karar verme merciinin bulunmadığı; alternatif bir uyuşmazlık çözme yoludur.

Tarafsızlık, bağımsızlık, gizlilik, güvenilirlik gibi temel ilkeler üzerinde şekillenen bir süreci kapsar. 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu (“Arabuluculuk Kanunu”) içerisinde arabuluculuk; “Sistematik teknikler uygulayarak, görüşmek ve müzakerelerde bulunmak amacıyla tarafları bir araya getiren, onların birbirlerini anlamalarını ve bu suretle çözümlerini kendilerinin üretmesini sağlamak için aralarında iletişim sürecinin kurulmasını gerçekleştiren, tarafların çözüm üretemediklerinin ortaya çıkması hâlinde çözüm önerisi de getirebilen, uzmanlık eğitimi almış olan tarafsız ve bağımsız bir üçüncü kişinin katılımıyla ve ihtiyarî olarak yürütülen uyuşmazlık çözüm yöntemi” olarak tanımlanır.

Arabulucu kısaca, tarafları bir toplantı içerisinde bir araya getirir; tarafların arasındaki uyuşmazlığa ilişkin istek ve beklentilerini birbirlerinden dinleyebileceği bir görüşme ortamı sağlar ve tarafların taleplerini karşılayan bir orta yol bulunması halinde bunu bir tutanağa bağlayarak taraflar arasındaki uyuşmazlığın, hukuken bağlayıcı ve hızlı bir şekilde çözümlenmesini sağlar.

Taraflar hukuki uyuşmazlık meydana geldiğinde mahkemeye başvurmadan önce arabulucuya gidebilecekleri gibi mahkemede dava açıldıktan sonra da arabulucuya gidebilirler. Ancak uygulamada sıklıkla başvurulan yöntem, dava açılmadan önce arabuluculuk başvurusu yapılmasıdır. Arabuluculuk sürecinde yapılacak işlemler, taraflar arasındaki uyuşmazlığın esasını çözüme kavuşturmaya yöneliktir. Yalnız söz konusu uyuşmazlıkla ilgili arabuluculuk sürecinde anlaşılması halinde, tarafların uyuşmazlık konusunda yeniden dava açmaları mümkün değildir.

Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 5 Hukuk Dairesi’nin 27 Mayıs 2022 tarihli, 2022/305 E. ve 2022/758 K. sayılı kararında da tarafların arabuluculukta anlaştığı bir konuyu dava açarak yeniden gündeme getiremeyecekleri hususu açıkça hüküm altına alınmıştır: “Manisa Arabuluculuk Bürosu 2020/246 dosya nolu dosyasında dava konusu eser sözleşmesine ilişkin ayıp iddiasına ilişkin uyuşmazlığın anlaşma ile sonlandığı, arabuluculuk son tutanağında anlaşmaya konu 12.12.2019 teklif verilen tarihli sözleşmesi ile satın alınan Özel İmalat Oluk Makinası ile ilgili, işbu anlaşma hükümleri doğrultusunda taraflar arasında başka bir ihtilaf kalmadığının ayrıca belirtildiği, bu anlaşma belgesinin ilam niteliğinde olduğu, Arabuluculuk Kanunu’nun ‘Tarafların Anlaşması’ başlıklı 18 maddesinin 5 maddesinde ‘Arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılması hâlinde, üzerinde anlaşılan hususlar hakkında taraflarca dava açılamaz.’ hükmüne yer verildiği, uyuşmazlık konusu mezkur kazanın arabuluculuk faaliyeti ile sonlandırılmış olması ve Arabuluculuk Kanunu’nun 18/5. maddesi gereğince yeniden dava açılmasının mümkün olmadığı, eldeki davanın açılmasında hukuki yarar dava şartının bulunmadığı anlaşılmaktadır.

Bu sebeplerle mahkemece davanın reddine karar verilmiş olmasında isabetsizlik bulunmadığından davacının aksi yöndeki istinaf taleplerinin reddine karar vermek gerekmiştir.” Taraflar her türlü uyuşmazlık için arabulucuya başvuramazlar. Bir uyuşmazlığın arabuluculukla çözülebilmesi için kamu düzenini ilgilendirmeyen ve cebri icraya elverişli bir konu olması gerekir. Örneğin, ceza davalarında veya aile hukukuna ilişkin velayet davası, nafaka davası gibi davalarda arabulucuya başvurulması mümkün değildir. Bunun karşısında, bazı davaları açabilmek için ise öncesinde arabuluculuk sürecini tamamlamış olmak yasal bir zorunluluktur. Arabuluculuk sürecinin, arabuluculuğun tarafları açısından hak kaybına sebep olmaksızın tamamlanması çok önemlidir. Zira arabuluculukta çözüme kavuşturulan bir konuda yeniden dava açılması kural olarak mümkün değildir. Bu nedenle arabuluculuk sürecini bir avukatla birlikte takip etmek, uyuşmazlığın arabuluculukta çözümü sebebiyle yaşanacak olası hak kayıplarını önlemek konusunda son derece önemlidir.

Devamını Gör…

B-Arabulucuk Türleri

Hayır, her zaman zorunlu değildir. Arabuluculuk kural olarak tarafların tercihine bırakılmış olsa da bazı uyuşmazlıklarda arabuluculuk zorunlu kılınmış ve bir dava şartı olarak düzenlenmiştir. Bu şekilde düzenleme yapılan konular için arabulucuya başvurmadıkça dava açılması mümkün olmaz. Ancak burada da zorunlu olan kısım arabulucuya başvurulmasıdır. Taraflar arabulucuda herhangi bir uzlaşmaya varmaya mecbur bırakılmamıştır.

Arabuluculuk (i) zorunlu arabuluculuk ve (ii) ihtiyari arabuluculuk olarak iki başlıkta incelenir. Bazı uyuşmazlık türleri için arabuluculuğa başvurmak, devam eden süreçte karşı tarafa dava açabilmek için zorunlu (dava şartı) kabul edilmiştir. Bu hallerde arabulucuya yapılacak başvuru, hukuken zorunludur. Bazı uyuşmazlıklar ise tarafların inisiyatifiyle arabuluculuk başvurusuna konu edilebilir. Bu sürece de ihtiyari arabuluculuk adı verilir.

Kanun koyucu tarafından bazı durumlarda tarafların yargılama aşamasına geçebilmek için, dava açılışı öncesinde arabuluculuğa başvurması hukuki bir zorunluluk olarak kabul edilmiştir. Bu durumlarda yürütülen sürece “zorunlu arabuluculuk” denilmektedir. Arabuluculuğa başvurunun zorunlu olduğu uyuşmazlıklardan bazıları aşağıdaki gibidir:

İşçilik alacakları;

İşe iade talepleri;

Ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri;

Tüketici uyuşmazlıkları; (kira bedelinin ödenmemesi nedeniyle ve özellikle tahliye taahhüdüne dayanılarak yapılacak olan takipler başta olmak üzere; kira süresinin sona ermesi sebebiyle yapılacak ilamsız icra yoluyla tahliyeler haricinde)

Kira ilişkisinden kaynaklanan uyuşmazlıklar;

Taşınır ve taşınmazların paylaştırılmasına ve ortaklığın giderilmesine (izale-i şuyu) ilişkin uyuşmazlıklar;

634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu’ndan kaynaklanan uyuşmazlıklar ile Komşu hakkından kaynaklanan uyuşmazlıklar.

Zorunlu arabuluculuk ya da dava şartı arabuluculuk kapsamına dahil edilen uyuşmazlıkların en sık karşımıza çıkanlar ise kira tespit ve tahliye gibi kira ilişkilerinden kaynaklanan uyuşmazlıklar ile iş hukukundan kaynaklanan uyuşmazlıklardır. 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu, işçi veya işveren alacakları, tazminat talepleri ve işe iade davalarını kapsayan bireysel veya toplu iş sözleşmelerine dayanan davalarda da arabuluculuk şartı öngörmektedir. Bu zorunlu nitelik hem mahkemelerdeki yoğunluğu azaltmayı hem de taraflar arasında iyi niyetli bir çözüme ulaşmayı hedefler.

Arabuluculuğa başvurulduysa ancak bazı hususlarda anlaşılamadıysa taraflar anlaşamadıkları konular için mahkemeye başvurabilirler. Ancak taraflar üzerinde anlaşmaya varılan hususlar hakkında dava açamaz. Bu zorunlu arabuluculuk sürecinde, anlaşmazlığın çözümü için tarafların iyi niyetli bir şekilde çaba sarf etmeleri önemlidir. Arabuluculuk sürecinin arabuluculuk tarafı olan kişinin süreçten beklentileri dahilinde tamamlanması için bir avukatla birlikte yürütülmesi faydalı olacaktır.

  • Hayır, arabulucuda anlaşmak mecburi değildir. Zorunlu arabuluculuk teriminde zorunlu olan arabulucuya başvurmaktır. Taraflar uzlaşamazsa yargı yoluna başvurabilirler. Tarafların arabuluculuk yoluyla uyuşmazlığı çözememesi halinde dava açma hakları hala mevcuttur.

  • Arabuluculuk Kanunu’nun 18 maddesine göre, arabuluculuğa başvurulmadan dava açıldığının anlaşılması halinde herhangi bir işlem yapılmaksızın davanın, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilir. Ancak Arabuluculuk Kanunu’nun zorunlu arabuluculuğa ilişkin 18 maddesi mutlak geçerli kabul edilmemektedir. Yüksek mahkemenin aksi kanaatteki kararları da mevcuttur. Örneğin, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12 Hukuk Dairesi’nin 31 Aralık 2019 tarihli, 2019/2152 E. ve 2019/1681 K. sayılı kararı içerisinde; zorunlu (dava şartı) arabuluculuk başvurusunun belli koşulların varlığı halinde dava açıldıktan sonra giderilebilecek bir eksiklik olduğu şeklinde hüküm verilmiştir: “Dava, İİK.'nın 72 maddesine dayalı menfi tespit istemine ilişkindir... Konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkındaki ticari davalarda dava açmadan önce arabuluculuğa başvurmak zorunlu hale getirilmiş, yani arabuluculuğa başvurmak dava şartı haline getirilmiş bulunmaktadır. ‘Dava konusu bir miktar para alacağı’ olan tüm talepler hakkında, alacaklı ve borçlu açısından bir ayırım yapılmadan ve bir sınırlama getirilmeden dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması, dava şartı olarak düzenlenmiştir... İster alacak, ister menfi tespit, ister istirdat, ister itirazın iptali, ister tazminat talebi olsun bu davaların ortak noktası ‘dava konusunun bir miktar para alacağı’ olduğudur. Sınırlayıcı bir yorum yaparak maddenin sadece ‘alacak’ veya ‘tazminat’ davalarıyla sınırlı olduğunu kabulün kanun koyucunun iradesine aykırı olacağı muhakkaktır. Menfi tespit davasının her zaman istirdat (alacak) davasına dönüşebileceği de gözden uzak tutulmamalıdır. Arabulucuya başvurulmadan dava açıldığının anlaşılması halinde herhangi bir işlem yapılmaksızın ve dosya üzerinden davanın, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilir. Burada dava şartı arabuluculuk sürecinin, ... tamamlanabilen bir dava şartı eksikliği olarak düzenlenmediği görülmektedir. Bir başka ifadeyle, dava şartı noksanlığının giderilmesi ve arabulucuya başvurulması için mahkemece davacıya süre verilmeyecektir. Bununla birlikte aynı kanunun 115 inci maddesinin üçüncü fıkrasının uygulama alanı bulmasına engel yoktur. Bu bağlamda, dava şartı noksanlığı, mahkemece, davanın esasına girilmesinden önce fark edilmemiş, taraflarca ileri sürülmemiş ve fakat hüküm anında bu noksanlık giderilmişse, başlangıçtaki dava şartı noksanlığından ötürü, dava usulden reddedilemez ... Somut olayda ... Arabulucuya başvurulmadan dava açıldığı, davadan önce başvuru tamamlanamaz dava şartı ise de; taraflarca ileri sürülmeyen ve mahkemece nazara alınmayan bu eksiklik hükümden evvel giderilmiş olduğundan davanın dava şartı yokluğundan reddedilemeyeceği halde davanın usulden reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, davacı vekilinin istinaf nedenleri yerinde olduğundan başvurunun kabulü ile hükmün kaldırılmasına; davanın yeniden görülmek üzere dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine karar verilmiştir.” Hangi türdeki uyuşmazlıkların zorunlu arabuluculuğa tabi olduğunun tespiti hukuki değerlendirme yapılmasını gerektiren bir konudur. Her bir uyuşmazlık özelinde, söz konusu uyuşmazlığın zorunlu arabuluculuğa tabi olup olmadığı hususunun net bir şekilde belirlenmesi önem arz eder. Bir uyuşmazlığın zorunlu arabuluculuğa tabi olup olmadığını hatalı bir şekilde tespit etmek, davayı açan tarafın söz konusu uyuşmazlık için yaptığı masrafı artıracak ve süreci uzatacaktır. Arabuluculuk başvurusu konusunda tereddütte kalınması halinde bir hukuki danışmanın görüşünü almak faydalı olacaktır.

İhtiyari arabuluculuk, bir diğer adıyla isteğe bağlı arabuluculukta arabuluculuğa uygun türdeki özel hukuk uyuşmazlıkları, tarafların kendi iradeleriyle yaptıkları arabuluculuk başvurusuyla çözümlenmektedir. Burada tarafların süreci yürütmek için gönüllü olmaları esastır.

Uygulamada ihtiyari arabuluculuk başvurularının çok yüksek bir oranda anlaşma ile sonuçlandığı görülmektedir. Uygulamada özellikle iş hukuku uyuşmazlıklarında tarafların, sıklıkla ihtiyari arabuluculuğa başvurduğu görülmektedir. İhtiyari arabuluculuğun, kiracı ve kiraya veren arasındaki pek çok hususu adilane çözmeye yardımcı olacak bir süreç yaratabileceğini değerlendirmekteyiz.

Taraflar yürütecekleri ihtiyari arabuluculuk süreciyle, aralarındaki uyuşmazlığa ilişkin anlaştıkları koşulları; mahkeme kararı niteliğinde belge ile bağlayıcı hale getirmek ve kendilerine yeni bir hukuki durum yaratma isteği içindedirler. Ancak ihtiyari arabuluculuk sürecinde hazırlanan belgelerin ve anlaşılan hususların taraflar arasında bağlayıcı olabilmeleri için usul ve içerik yönünden titizlikle ele alınmaları gerekmektedir. Bu hususta verilen bir yerel mahkeme kararında, ihtiyari arabuluculuğa ilişkin aşağıdaki konulara özellikle vurgu yapılmıştır:

İhtiyari arabuluculuk süreci içerisinde düzenlenen arabuluculuk sözleşmesi 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu (“TBK”) uyarınca hazırlanan bir sözleşmedir; bu nedenle ilam niteliğine dönüşse dahi her zaman geçersizliği ileri sürülebilir.

İhtiyari arabuluculuk süreci içerisinde tarafların sonuç olarak vardığı anlaşmayı; bir metin şekline dönüştürmeleri ve ayrıca, hem tarafların hem de arabulucunun bu belgeyi imzalamaları gerekir.

Tarafların anlaşma konularının ve bu anlaşma sonucunda yerine getirecekleri edimin net bir şekilde anlaşmaya yazılmaması, ihtiyari arabuluculuk sürecinde elde edilen sonucun ilamlı icraya konu edilememesi riskini doğurur.

İhtiyari arabuluculukta, taraflardan herhangi birinin yapılan anlaşmaya uygun davranmaması halinde anlaşmadaki hakların icra dairesi aracılığıyla talep edilebilmesi için; ancak usul ve içerik yönünden hukuka uygun hazırlanan belgeler kullanılabilmektedir. Aksi takdirde ihtiyari arabuluculuğa ayrılan bütçe ve zamana rağmen olumlu sonuç alınamaması riski doğacaktır. Bu nedenle tarafların anlaşma zemini buldukları ihtiyari arabuluculuk sürecini avukatları aracılığıyla takip etmeleri önemlidir.

1- Arabulucuya Başvuru

Arabulucuya Başvuruyu, taraflardan biri süreci başlatmak amacıyla uyuşmazlığı görmekle yetkili mahkemenin bulunduğu yerdeki arabuluculuk bürosuna yapabilir. Bu büronun mevcut olmadığı yerlerde ise arabuluculuk bürosu sıfatıyla görevlendirilen sulh hukuk mahkemesinin yazı işleri müdürlüğü işlemi gerçekleştirir. Arabulucunun Seçilmesi, arabulucunun tıpkı avukatlar gibi taraflarca seçilmesi mümkündür.

Bu seçim aşamasında Arabuluculuk Daire Başkanlığı resmi internet sitesindeki güncel listeden yararlanılabilir. Ek olarak tarafların ortak bir arabulucu seçmemeleri halinde adliyelerdeki arabuluculuk bürolarında görevli personel tarafından da listeden atama yapılabilir.

2- Arabuluculuk Süreci ve Arabuluculuk Tarafları

Arabuluculuk süreci, arabulucunun seçildikten sonra mümkün olan en kısa sürede tarafları ilk toplantıya davet etmesiyle başlar. Arabulucudan davet alan tarafların 30 gün içinde yanıt vermeleri gerekir. Yanıt vermedikleri takdirde görüşmeyi kabul etmedikleri anlaşılır. Görüşmeyi kabul etmemeleri ise uzlaşmak isteyen tarafın dava açma hakkını doğurur. Olumlu yanıt verildiği takdirde görüşmeler başlar. Görüşmelerin nasıl ilerleyeceğine taraflar hukuk düzeninin sınırları içerisinde kalmak şartıyla özgürce karar verebilir.
Arabuluculuk tarafları, uyuşmazlığın taraflarıdır.

3-Arabuluculuk Toplantısı

İlk Oturum İlk oturumda amaç uyuşmazlığın anlaşılması, tarafların taleplerinin açıklanması ve gidişatın belirlenmesidir. Arabulucu taraflara görüşmeler içindeki rolünü kapsamlı şekilde anlatır. Taraflar dayanaklarını da göstererek taleplerini açıklarlar. Uyuşmazlığın konusuna göre bu talepler tazminat, kıdem tazminatı, tahliye, sözleşmeye uyma vb. olabilir. Bu süreç esnasında arabulucu yönlendirme yapmaz, herhangi bir isteğin yerine getirilmesi için ikna edici açıklamalarda bulunmaz. Tarafları dinler ve çözüme nasıl ulaşılabileceğine dair fikir yürütülmesini sağlar. İlk oturum arabulucu tarafından tutanak altına alınır. Görüşmelerin uzunluğu taraflara bağlıdır. Taraflar görüşmelere bizzat katılabilir ya da avukatları tarafından temsil edilebilirler.

Son oturumda hazırlanan tutanak, dava şartının yerine getirildiğini gösteren bir belge olduğu için özellikle dava şartı olan zorunlu arabuluculuk için önem arz eder. Tutanağın tutulmadığı ya da dilekçeye eklenmediği durumlarda dava geçerliliğini kaybedebilir. Hukuki bir anlaşmazlık yaşayan taraflar, arabuluculuk görüşmelerinden sonra anlaşma sağladıklarında, bu anlaşmanın detaylarını içeren bir belge hazırlanır. Bu belge, ilerleyen dönemlerde ortaya çıkabilecek sorunlara karşı anlaşmanın hangi şartlar altında yapıldığını belgeleme amacını taşır.

a-İlk Oturum

İlk oturumda amaç uyuşmazlığın anlaşılması, tarafların taleplerinin açıklanması ve gidişatın belirlenmesidir. Arabulucu taraflara görüşmeler içindeki rolünü kapsamlı şekilde anlatır. Taraflar dayanaklarını da göstererek taleplerini açıklarlar. Uyuşmazlığın konusuna göre bu talepler tazminat, kıdem tazminatı, tahliye, sözleşmeye uyma vb. olabilir. Bu süreç esnasında arabulucu yönlendirme yapmaz, herhangi bir isteğin yerine getirilmesi için ikna edici açıklamalarda bulunmaz. Tarafları dinler ve çözüme nasıl ulaşılabileceğine dair fikir yürütülmesini sağlar. İlk oturum arabulucu tarafından tutanak altına alınır. Görüşmelerin uzunluğu taraflara bağlıdır. Taraflar görüşmelere bizzat katılabilir ya da avukatları tarafından temsil edilebilirler.

b-Son Oturum

Son oturumda hazırlanan tutanak, dava şartının yerine getirildiğini gösteren bir belge olduğu için özellikle dava şartı olan zorunlu arabuluculuk için önem arz eder. Tutanağın tutulmadığı ya da dilekçeye eklenmediği durumlarda dava geçerliliğini kaybedebilir. Hukuki bir anlaşmazlık yaşayan taraflar, arabuluculuk görüşmelerinden sonra anlaşma sağladıklarında, bu anlaşmanın detaylarını içeren bir belge hazırlanır. Bu belge, ilerleyen dönemlerde ortaya çıkabilecek sorunlara karşı anlaşmanın hangi şartlar altında yapıldığını belgeleme amacını taşır.

4-Arabuluculuk Görüşmelerinin Sona Ermesi

Arabuluculuk faaliyetinin sona ermesi Arabuluculuk Kanunu’nda beş başlıkta sayılmıştır:

Tarafların anlaşmaya varması;

Taraflara danışıldıktan sonra arabuluculuk için daha fazla çaba sarf edilmesinin gereksiz olduğunun arabulucu tarafından tespit edilmesi;

Taraflardan birinin karşı tarafa veya arabulucuya, arabuluculuk faaliyetinden çekildiğini bildirmesi;

Tarafların anlaşarak arabuluculuk faaliyetine son verilmesi;

Uyuşmazlığın arabuluculuğa elverişli olmadığının tespit edilmesi.

Sürecin sonunda tarafların anlaşıp anlaşamadığı ya da faaliyetin nasıl sonuçlandığı tutanak ile belgelenmelidir. Belirtmek isteriz ki arabulucu süreç içerisinde bir karar mercii değildir. Taraflar için bir çözüm üretmekle yükümlü de değildir. Arabulucunun görevi tarafların uyuşmazlığını ve karşılıklı menfaatlerini tespit ederek iletişim kurulmasını sağlayıp, tarafları uzlaşmaya sevk etmektir. Esasen arabulucu, tarafların kendileri için makul bir çözüm üretmelerini sağlar. Bu nedenle arabulucunun, salt bir şekilde arabuluculuk taraflarından herhangi birinin menfaatini gözetmesi mümkün değildir. Bu nedenle arabuluculuk süreçlerinde haklarınıza ilişkin detaylı bilgi paylaşımı yapabilecek bir avukatla birlikte çalışmak, sağlıklı bir süreç yürütmenin anahtarlarından en önemlisidir.

a- Arabuluculukta Anlaşma

Anlaşma belgesi, arabulucu, taraflar ve gerekirse tarafların avukatları tarafından bilgiler içererek oluşturulur. Belgenin içeriği, tarafların kimlik bilgileri, avukatlarının kimlik numaraları, anlaşma tarihi, şartlar, arabulucunun bilgileri ve gerekli açıklamalardan oluşur. Bunun yanı sıra, tarafların anlaşmanın dışında hak talep etmeyeceklerine dair beyan, arabulucu ücretinin nasıl ödeneceği gibi detaylar da belgede yer alır. Taraflar bu anlaşma belgesinin icra edilebilirliğine ilişkin şerh talep edebilir. Taraflar belli başlı istisnalar haricinde; anlaştıkları hususlar üzerinde daha sonra dava açamazlar.

İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 21 Hukuk Dairesi’nin 2021/326 E. ve 2021/421 K. sayılı kararı arabuluculuk anlaşma belgesine konu edilen hususlarda hangi hallerde yeniden talepte bulunup bulunulamayacağına ilişkin kararında: “… Arabuluculuk Kanunu’nun 18 maddesinin 5 fıkrasına … göre, ‘Arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılması halinde, üzerinde anlaşılan hususlar hakkında taraflarca dava açılamaz.’ Bu sebeple dava açma yasağı, dava şartlarından olan hukuki yarar bulunması şartının özel bir görünümüdür, daha açık bir ifadeyle özel bir dava şartıdır. Dava açma yasağının istisnaları da bulunmaktadır.

Anlaşma belgesinde yer alan anlaşılan hususlarda dava açılmasının mümkün olduğu haller mevcuttur. İrade fesadı halleri buna örnek olup; anlaşma belgesinin ehliyetsizlik, emredici hukuk kurallarına, kamu düzenine, ahlaka, kişilik haklarına ve şekle aykırılık gibi sebeplerle mutlak butlanla sakatlanması da düşünülebilir. Bu anlamda TBK’nun 27.maddesindeki Kanunun emredici hükümlerine, ahlaka, kamu düzenine, kişilik haklarına aykırı veya konusu imkansız olan sözleşmelerin kesin hükümsüzlüğüne dayanılabilir. Aşırı yararlanma da bu kapsamdadır. Anlaşma belgesinin sahte olması, anlaşmanın geçersizliği, anlaşma hükümlerinin yorumlanmasına ihtiyaç bulunması, icra edilebilir bir anlaşma bulunmaması gibi durumlarda da dava açılması ve bu hususların mahkemece incelenip karara bağlanması mümkündür… Somut olayda, davanın tüketici işleminden kaynaklandığı ve … tüketici mahkemesinin görevli olduğu açıktır. Yukarıda yazılı yasa hükmüne göre, belirtilen istisnalar dışında tüketici mahkemelerinde görülen tüm davalar zorunlu arabuluculuk dava şartına tabidir. Tüketici mahkemelerinde görülen manevi tazminat davalarının sözü geçen istisnalardan olmadığı da sabittir. Bu durumda mahkemece aynı gerekçe ile manevi tazminata ilişkin talebe yönelik davanın zorunlu arabuluculuk dava şartına tabi olduğundan bahisle davanın usulden reddine karar verilmesinde usul ve yasaya aykırılık bulunmamıştır.” diyerek irade sakatlığının bulunduğu istisnai haller dışında, arabuluculukta anlaşılan hususların yeniden talep konusu yapılamayacağını açıkça ortaya koymuştur. Öte yandan geçmişte tarafı olduğunuz bir arabuluculuk sürecinde hak kaybına uğradığınızı düşünüyorsanız, bu hususta bir avukattan danışmanlık hizmeti almanız son derece faydalı olacaktır.

Devamını Gör…

b- Arabuluculukta Anlaşmama

Tarafların elbette arabuluculukta anlaşmayarak, uyuşmazlık konusunu bir davaya konu etmeleri; bir başka deyişle mahkemeler nezdinde bir yargılamaya konu etmeleri mümkündür. Arabuluculuk şartına tabi bir uyuşmazlığın varlığında, süreç olumsuz sonuçlandığı takdirde dava yoluna gitmenin tercih edildiği durumlarda arabuluculuk görüşmelerinin son tutanağı da dava dilekçesine eklenmelidir.

5- Arabuluculukta Süreler ve Zaman Aşımı

İhtiyari arabuluculukta, Arabuluculuk Kanunu’nun 16 maddesi uyarınca, arabuluculuk sürecinin başlamasından sona ermesine kadar geçirilen süre, zamanaşımı ve hak düşürücü sürelerin hesaplanmasında dikkate alınmaz.

Zorunlu arabuluculukta, Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A-15. maddesi uyarınca, arabuluculuk bürosuna başvurulmasından son tutanağın düzenlendiği tarihe kadar geçen sürede zamanaşımı durur ve hak düşürücü süre işlemez. Bunun anlamı şudur: Her bir arabuluculuk türüne göre başlangıç ve bitiş süreleri farklı olmak kaydıyla; taraflar arabuluculukta geçen süre nedeniyle zaman baskısı altında kalmaksızın arabuluculuk sürecini yürütebilirler. Ancak talep edilmesi konusunda süre problemi olduğu düşünülen bir hukuki uyuşmazlıkla ilgili bir avukattan destek alınması faydalı olacaktır.

6- Arabuluculukta İcra Edilebilirlik

Arabuluculuk sürecinin sonunda tarafların anlaşması halinde, taraflar arasındaki anlaşma belgesinin ilam niteliğinde belge olarak kabul edilebilmesi için, anlaşma belgesinin “icra edilebilirliğine ilişkin şerh” verilmesi gerekmektedir. Anlaşma belgesi şerh olmadan da geçerli bir belgedir ancak şerh alındığı takdirde anlaşma belgesi tıpkı bir mahkeme kararı gibi işlev kazanır, taraflar için anlaşma belgesinin daha güçlü bir hukuki temele dayanmasını sağlar. Anlaşma belgesinin icra edilebilirlik şerhi olması halinde doğrudan ilamların icrasına konu edilebilir. Kural olarak kanunlarda icra edilebilirlik şerhi alınmasının zorunlu kılındığı haller hariç, taraflar ve avukatları ile arabulucunun, ticari uyuşmazlıklar bakımından ise avukatlar ile arabulucunun birlikte imzaladıkları anlaşma belgesi, icra edilebilirlik şerhi aranmaksızın ilam niteliğinde belge sayılır.

Arabuluculuk sürecindeki anlaşmaya bağlı olarak hukuki aksiyon almak isteyen tarafın, arasındaki uyuşmazlığın türüne bağlı olarak arabuluculuk sürecinden bağımsız bir şekilde icra edilebilirlik şerhi almaya yönelik bir süreç yürütmesi gerekebilecektir. Dava açılmadan önce arabuluculuğa başvurulmuşsa, icra edilebilirlik şerhinin verilmesi için görevli ve yetkili mahkeme, arabulucunun görev yaptığı yerdeki Sulh Hukuk Mahkemesi olarak belirlenmiştir.

7- Arabuluculuk Ücreti

Arabuluculuk ücretini kim öder?

İhtiyari arabuluculukta, arabuluculuk süreci başlamadan önce arabulucunun taraflardan ücret ve masraflarını talep etmesi mümkündür.

Zorunlu arabuluculukta, Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A-13. maddesi uyarınca, arabuluculuk süreci yürütülmesine rağmen tarafların anlaşamaması halinde, tarafların iki saatten daha az toplantı yapmaları halinde arabuluculuk ücreti Adalet Bakanlığı’nın bütçesinden karşılanır; tarafların bu durumda arabulucuya bir ücret ödemelerine gerek bulunmamaktadır.

Taraflar (i) anlaşma halinde veya (ii) arabuluculuk görüşmelerinin iki saatten fazla sürmesi durumunda arabulucuya faaliyet süresine göre, Arabuluculuk Asgari Ücret Tarifesine uygun bir ücret öder. 2024 Arabuluculuk Asgari Ücret tarifesine buradan ulaşabilirsiniz: https://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2023/12/20231229-5.htm İstanbul arabuluculuk ücreti dahil olmak üzere, arabuluculuk sürecinde geçerli olan en az ücret tarifesi 29 Aralık 2023 tarihli ve 32414 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştır. Zorunlu arabuluculukta ücreti karşılayamayacak durumda olan taraf, arabuluculuk bürosunun bulunduğu yerdeki sulh hukuk hakiminin kararıyla adli yardımdan faydalanabilir.

– Arabuluculuğun Avantajları

Mahkeme süreçleri hem mahkemelerin yoğunluğu hem de süreçlerdeki prosedürler sebebiyle uzun soluklu olabilir. Oysa arabuluculuk genellikle birkaç hafta içinde sonuçlanan bir uyuşmazlık çözme yoludur. Uyuşmazlığın konusuna ve taraflara da bağlı olarak günler içinde dahi uzlaşmaya varılması mümkündür. Arabuluculuk, yargı yoluna göre daha ekonomik bir çözüm sağlar.

Arabuluculuk ücreti ve ek masraflar mahkemelere ödenen yargılama giderlerine kıyasla daha düşük bütçelerdir. En önemli özelliklerinden biri tarafların çözüm sürecinde aktif rol oynamasıdır. Karşılıklı iletişim imkânı sayesinde uzlaşma sürecini kendi talepleri doğrultusunda şekillendirebilirler. Arabuluculuk gizliliğe verdiği önem sayesinde daha hassas konuların görüşülmesine de imkân yaratır. Mahkemelerde aleniyet esas alındığı için taraflar yaşadıkları süreçleri herkesin huzurunda anlatmaktan kaçınmak isteyebilir.

Oysa arabuluculukla uzlaşmaya gidildiğinde taraflar gizlilik ilkesinin güvencesiyle daha sonuç odaklı ilerleyebilir. Taraflar mahkemede elde edemedikleri iletişim imkanını elde eder ve problemde uzlaşmaya müsait alanlar gün yüzüne çıkabilir. Arabuluculuk taraflara daha esnek bir çözüm süreci sağlar. Mahkeme süreçlerinde karşılaşılan katı prosedürlerin aksine arabuluculuk tarafların süreç üzerindeki kontrolünü arttırır. Alternatif uyuşmazlık çözüm yollarına gidilmesi toplum içerisinde uzlaşma kültürünü de teşvik eder. Taraflar arasında oluşan iş birliği anlayışı uzun vadede sosyal ve ekonomik ilişkilerin güçlenmesini de sağlamış olur. Son olarak mahkeme süreçlerinde göz ardı edilmez bir haklı arayışı mevcuttur. Oysa arabuluculuk haklı haksız aramaktan öte tarafların karşılıklı olarak menfaatlerine ulaşmalarını ve ortak noktalarda buluşmalarını sağlamayı amaçlar. Bu sayede kazanan taraf seçmekten ziyade tarafların karşılıklı olarak kazançlı hale gelmelerini sağlamaya yönelik faaliyet yürütülmüş olur.

Devamını Gör…

Kira ilişkilerinde zorunlu arabuluculuk; TBK kira sözleşmesini “Kiraya verenin bir şeyin kullanılmasını veya kullanmayla birlikte ondan yararlanılmasını kiracıya bırakmayı, kiracının da buna karşılık kararlaştırılan kira bedelini ödemeyi üstlendiği sözleşme” olarak tanımlar. Kira ilişkisinden doğan uyuşmazlıklar alacak davaları, tahliye davaları ve kira bedeline ilişkin tespit davaları olarak sayılabilir. 1 Eylül 2023’ten itibaren geçerli olmak üzere, pek çok kira uyuşmazlığı zorunlu arabuluculuk kapsamında dahil edilmiştir. Zorunlu arabuluculuğa tabi bazı dava türlerine “kira ilişkisine dayalı sulh hukuk mahkemesinde açılacak alacak ve tahliye davaları, kira sözleşmesinin erken feshinden kaynaklı tazminat davaları, kiralanan taşınmaza yapılan faydalı masraflardan kaynaklanan tazminat davaları” örnek verilebilir.

  • Kira tespit davası kira bedelinin tespiti davasında herhangi bir hak düşürücü süre ya da zamanaşımı süresi söz konusu değildir. Kira sözleşmesinin geçerliliğini koruduğu ve kira tespit davası açma şartları mevcut olduğu müddetçe, kira tespit davasının her zaman açılması mümkündür. Ancak açılan davada, en erken altıncı kira yılına ilişkin kira bedeli tespiti istenebilecektir. Kira tespit davasını ikame etmeden önce, karşı tarafa bir ihtarname gönderilmesinde fayda olacaktır. Çünkü yeni kira döneminin başlangıcından en az otuz gün önceki bir tarihte ihtarname göndermek, mahkemece belirlenecek kira bedelinin söz konusu yeni kira döneminin başlangıcından itibaren geçerli olması şeklinde olumlu bir sonuç doğuracaktır. İhtarnamenin hazırlanması ve muhataba ulaşması sürecinin takip edilmesi konusunda bir avukattan destek alınması son derece faydalı olacaktır.

  • Kira tespit davası kira bedelinin tespiti davasında herhangi bir hak düşürücü süre ya da zamanaşımı süresi söz konusu değildir. Kira sözleşmesinin geçerliliğini koruduğu ve kira tespit davası açma şartları mevcut olduğu müddetçe, kira tespit davasının her zaman açılması mümkündür. Ancak açılan davada, en erken altıncı kira yılına ilişkin kira bedeli tespiti istenebilecektir. Kira tespit davasını ikame etmeden önce, karşı tarafa bir ihtarname gönderilmesinde fayda olacaktır. Çünkü yeni kira döneminin başlangıcından en az otuz gün önceki bir tarihte ihtarname göndermek, mahkemece belirlenecek kira bedelinin söz konusu yeni kira döneminin başlangıcından itibaren geçerli olması şeklinde olumlu bir sonuç doğuracaktır. İhtarnamenin hazırlanması ve muhataba ulaşması sürecinin takip edilmesi konusunda bir avukattan destek alınması son derece faydalı olacaktır.

b- Tahliye Davası

Tahliye davası; Tahliye davası, söz konusu taşınmazın boşaltılması için başlatılan hukuki işlemdir. Dava yoluyla tahliye için geçerli sebepler kanunda sınırlı olarak sayılmıştır. Sınırlı sayılan sebepler sırasıyla;  Gereksinim nedeniyle tahliye;  Yeniden inşa veya imar nedeniyle tahliye;  Yeni malikin ihtiyacı nedeniyle tahliye;  Kiracıdan kaynaklanan sebeplerle yazılı tahliye taahhüdüne dayalı tahliye ve  Kira bedelinin ödenmemesi üzerine iki haklı ihtar nedeniyle tahliye olarak sayılabilir. Kiracının ödeme yükümlülüklerine uygun davranmaması veya taahhütlerini yerine getirmemesi tahliye talebine sebebiyet verebilir. Kanunda açıkça sayılmayan bir sebepten tahliye gerçekleşmez. Özellikle kiraya verenin ihtiyaç sebebiyle tahliye talebinde Yargıtay kararlarında da ihtiyacın gerçek, samimi ve zorunlu olduğunun kanıtlanması gerektiğini vurgulamıştır. Yargı kararları ışığında ihtiyaç nedeniyle tahliye davalarına ve yargılamada hangi hallerin “ihtiyaç” olarak kabul edildiğine ilişkin yazımıza buradan ulaşabilirsiniz.

Mevzuata göre kira tespit davasının açılabilmesi için taraflar öncelikle arabulucuya başvurarak uyuşmazlığı çözmeyi denemek zorundadır. Eğer arabulucuya başvurulmazsa dava usulden reddedilir.

Bu nedenle taraflar öncelikle bir kira bedeli üzerinden görüşme sağlayabilirler. Bu noktada sürecin sizi temsil edecek bir vekille yürütülmesi, arabuluculuk sürecinden fayda sağlama konusunda son derece önemlidir.

Yukarıda bahsedilen koşullar da göz önüne alındığında, özellikle kira bedelinin ödenmemesi vb. konularda yaşanan uyuşmazlıklar için tahliye davası açılmadan önce arabuluculuk yoluna gidilmesi taraflara hem maddi yönden hem de zamansal olarak avantaj sağlayabilir. Tahliye davalarında genel olarak aşamalardan bahsetmek gerekirse uygulamada sıklıkla sürecin ihtar ile başladığı söylenebilir.

Taraflar arasında uyuşmazlık meydana geldiğinde, kiraya verenin önce yazılı ihtar ile kiracıya borcunu ödemesi/ taahhütlerine uyması veya kiralanana ihtiyaç duyduğu için kiracının kiralananı boşaltması yönünde gerekli bildirimi yapar. İhtardan sonra kiraya veren olumlu bir karşılık alamadığı takdirde arabuluculuğa başvurarak mahkemeye başvurmadan önce son bir çözüm yolu denemiş olacaktır.

Zaten kira uyuşmazlıklarına zorunlu arabuluculuk süreci eklenmesindeki temel amaçlarından bir tanesi, tarafların aralarındaki bu hususu her iki tarafın beklentilerine uygun bir orta yol bularak çözümlemeleridir. Arabuluculuk sürecinde taraflar karşılıklı talepler üzerinden uzlaşmaya çalışır. Bu şekilde de sorunun çözüme kavuşmadığı durumlarda eğer somut olay kanunun öngördüğü şartları sağlıyorsa dava yoluna gidilebilir.

Kira uyuşmazlıkları zorunlu arabuluculuğa tabi olduklarından arabuluculuk görüşmelerinin en fazla iki saat sürmesi halinde kira arabuluculuk ücreti Adalet Bakanlığı’nın bütçesinden karşılanacaktır.

Taraflar (i) anlaşma halinde veya (ii) arabuluculuk görüşmelerinin iki saatten fazla sürmesi durumunda arabulucuya faaliyet süresine göre, Arabuluculuk Asgari Ücret Tarifesine uygun bir ücret öder. 2024 Arabuluculuk Asgari Ücret tarifesine buradan ulaşabilirsiniz: https://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2023/12/20231229-5.htm İstanbul arabuluculuk ücreti dahil olmak üzere, arabuluculuk sürecinde geçerli olan en az ücret tarifesi 29 Aralık 2023 tarihli ve 32414 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştır.

III- Sonuç ve Hukuki Bilgilendirme

İşbu bilgilendirme yazısında arabuluculuk konusu genel hatlarıyla incelenmiş olup bu yazıdaki konular genel hatlarıyla ele alınmıştır. Bilgilendirme yazısı yalnızca bilgilendirme amacıyla hazırlanmış olup hukuki mütalaa olarak yorumlanamaz. Bilgilendirme yazısı içerisinde de belirtildiği üzere; taraflar arasındaki her bir uyuşmazlık özelinde değerlendirme yapılması son derece önemlidir.

Özellikle arabuluculukta bir tarafın anlaşma konusundaki ısrarının diğer tarafın hak kaybına uğratması ihtimaline binaen konunun hukuki bilgi birikimi sahibi bir avukatla birlikte takip edilmesi faydalı olacaktır. Ayrıca tahliye davası ve kira tespit davası başta olmak üzere; kira arabuluculuk sürecinin etkin kullanımı, kiracılar ve ev sahipleri arasındaki ilişkinin uzun yıllar sağlıkla sürdürülmesine destek olabilecek nitelikte olduğu için bu sürecin bir avukat ile yürütülmesi tavsiye edilmektedir.

Hukuki danışmanlığa mı ihtiyacınız var?