7327 SAYILI İCRA VE İFLAS KANUNU İLE BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN YÜRÜRLÜĞE GİRDİ

A. Giriş

Bilindiği üzere, 2018 yılında 7101 sayılı İcra ve İflas Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun’un1 (“7101 Sayılı Kanun”) yürürlüğe girmesi ile ülkemizde, konkordato hukuku anlamında pek çok değişiklik yapılmıştı.  Bu değişiklikler ile iflasın ertelenmesi kurumunun kaldırılması sonrasında oluşan boşluğun, konkordato hükümlerinin işlevsel hale getirilmesi ile doldurulması amaçlanmıştı.  Nitekim konkordato kurumu, yaklaşık üç yıldır icra ve iflas hukukumuzda kendisine geniş bir uygulama alanı buldu.

Uygulamada geçen üç yıllık sürecin değerlendirilmesi ile tespit edilen sorunların çözülmesi amacıyla, 7327 sayılı İcra ve İflas Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun2 (”Torba Kanun”) yayımlandığı tarihte yürürlüğe girdi.  Torba Kanun ile icra ve iflas hukuku alanında kısaca, (i) kesin mühletin konkordato borçlusu, rehinli alacaklılar ve sözleşmeler bakımından sonuçlarına, (ii) konkordatonun tasdik edilmemesine ve (iii) borçlunun iflasına ilişkin hükümlerde yenilikler yapılmıştır.  Torba Kanun’un genel gerekçesinden anlaşıldığı üzere, yapılan değişiklikler ile iflas tasfiyesinin daha etkin bir şekilde yürütülmesi, işletmelerin konkordato sürecindeki devamlılığı ve ekonomiye katkısının sekteye uğramaması amaçlanmıştır.  Torba Kanun ile ayrıca; kat mülkiyeti, kat irtifakı, bina inşaat harcı ve zorunlu mali sorumluluk sigortası konuları başta olmak üzere pek çok hususta değişiklik yapılmış olmakla birlikte işbu yazıda Torba Kanun ile icra ve iflas hukuku alanındaki değişikliklere yer verilecektir.

B. Torba Kanun ile İcra ve İflas Hukukunda Yapılan Değişiklikler

1. İflasa İlişkin Düzenlemeler

2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun3 (“İİK”) önceki halinde iflas idare memurlarının tamamı, alacaklılar tarafından yapılan seçimle belirlenmekteydi.  Torba Kanun uyarınca, iflas idare memurlarının belirlenmesi için birtakım şartlar aranacaktır.  Buna göre, memurlar artık bilirkişilik bölge kurulları tarafından oluşturulan iflas idare memurları listesinden seçilecek olup iflas idare memurları listesine kaydolmak için ise usul ve esasları Adalet Bakanlığınca çıkarılacak yönetmelik ile belirlenecek eğitime katılma zorunluluğu öngörülmüştür.  Ayrıca memurlardan birinin yeminli mali müşavir veya serbest muhasebeci mali müşavir, birinin ise hukukçu olması yine Torba Kanun ile zorunlu tutulmuştur.  İİK uyarınca iflas idaresinin üç kişiden oluştuğu göz önüne alındığında, bir memurun ise İİK’nin önceki halinde olduğu gibi alacaklılar tarafından yeterli bilgi ve sektöre ilişkin tecrübe sahibi kişiler arasından seçilmesine imkan tanınmıştır.  Torba Kanun ile memurların en fazla beş dosyada görev almaları kararlaştırılmıştır ve bu kapsamda; beşten fazla dosyada memur olarak görev alma yasağının takibi amacıyla, görevlendirilen memurların ilgili bölge adliye mahkemesi bilirkişilik bölge kuruluna bildirilmesi zorunlu kılınmıştır.  Adalet Bakanlığınca iflas idare memurluğuna ilişkin yapılacak ikincil düzenlemelerin, ilerleyen günlerde arabuluculuk gibi kurumlar ile benzer yönleri olan bir yapı oluşturabileceği değerlendirilmektedir.

Torba Kanun ile yapılan değişikliklerden bir diğeri, iflasın tasfiyesinde malların paraya çevrilmesi usulünde ilişkindir.  2018 yılında 7101 sayılı Kanun’la yapılan değişiklikler ile tasfiye sürecinde işletmenin devam ettirilmesi esası benimsenmişti.  Bu doğrultuda, İİK’nin önceki halinde, ticari ve ekonomik bütünlük arz eden ya da bir bütün halinde satıldığında daha fazla gelir elde edileceği anlaşılan mal ve hakların bir bütün olarak paraya çevrilmesi mümkün kılınmıştı.  İşletmenin devam ettirilmesi esasından hareketle, iflas masası hakkında faydalı olacağı anlaşılan müflise ait mağaza, fabrika gibi üretime yönelik yerler ile satış yerlerinin kapatılması yerine bu yerlerin açık tutulması; dolayısıyla bu işletmelerin ilke olarak kapatılmaması, düzgün bir şekilde işletilmesi ve tasfiyenin tamamlanması aşamasında faal bir şekilde, bir bütün olarak mal varlığıyla birlikte satılması yönünde düzenlemeler yapılmıştı.  Torba Kanun’la işletmenin devam ettirilmesi esasının etkin bir şekilde uygulanabilmesi için ilgili maddede yapılan değişiklikle; ticari ve ekonomik olarak bütünlük arz eden ya da bir bütün halinde satılması halinde daha yüksek gelir elde edileceği anlaşılan mal ve hakların yanı sıra, “bu mal ve hakları bünyesinde bulunduran işletmelerin” de bütün olarak satılmasına imkan tanınmıştır.  İşbu mal, hak ve işletmelerin kül halinde satışında işletmenin devamlılığı ve ekonomiye olan katkısının dikkate alınacağı hususu da yine Torba Kanun’la hüküm altına alınmıştır.  Öte yandan, Torba Kanun ile yapılacak satışta öncelikli olarak taşınmazın paraya çevrilmesi hükümlerinin uygulanması, şayet bir bütün olarak satış gerçekleşmezse o takdirde mal ve hakların ayrı ayrı satılabileceği belirlenmiştir.  Kanun koyucunun bu hükmün tesisi ile taşınır ve taşınmaz mallar ile hakların bir arada bulunacağı satışa uygulanacak satış hükümleri açısından olası bir karışıklığa engel olmak istediği düşünülmektedir.  Ancak ekonomik bütünlük arz eden mal, hak ve işletmelerin bir arada satışının usulüne ilişkin detaylar, Torba Kanun ile Adalet Bakanlığı tarafından çıkarılacak yönetmelik hükümlerine bağlanmıştır.

2. Konkordatoya İlişkin Düzenlemeler

Torba Kanun ile konkordato aşamalarından biri olan kesin mühletin rehinli alacaklılar bakımından sonuçlarında, rehinli alacaklılar lehine bir düzenleme yapılmıştır.  İİK’nin önceki halinde, mühlet sırasında lehine rehin tesis edilen alacaklar nedeniyle rehnin paraya çevrilmesi yoluyla takip başlatılabiliyor ve başlamış olan takiplere de devam edilebiliyordu; ancak bu takip nedeniyle rehinli mal üzerinde malların yediemine teslimi gibi muhafaza tedbirleri uygulanamıyor, nitekim rehinli malın satışı da gerçekleştirilemiyordu.  Torba Kanun’la yapılan değişiklik uyarınca, eğer rehinli malın (i) konkordato projesine göre işletme tarafından kullanılması öngörülmüyor, (ii) kıymeti düşecek veya (iii) muhafazası masraflı olacaksa; mahkeme, konkordato komiserinin ve alacaklılar kurulunun da görüşünü alarak rehinli malın satışına ilişkin bir karar alabilir.  Mahkemenin satış kararını takiben elde edilecek satış gelirinden rehinli alacaklıya rehin bedeli, yani rehin miktarı kadar ödeme yapılacaktır.

Torba Kanun uyarınca kesin mühletin sözleşmeler bakımından sonuçlarında da bir değişikliğe gidilmiştir. İİK’nin önceki halinde, konkordato talebinde bulunan borçlunun işletmesinin devamı için önemli olan sözleşmelerde yer alan, konkordato talebinde bulunmanın sözleşmeye aykırılık teşkil edeceğine veya haklı fesih nedeni sayılacağına ilişkin maddelerin borçlunun konkordatoya başvurması halinde uygulanamayacağı hüküm altına alınmıştı.  Torba Kanun ile kanun koyucu, işletmenin devamlılığı esasına konkordato hükümleri içerisinde bir kez daha vurgu yapmış ve borçlunun taraf olduğu ve işletmesinin faaliyeti için önemli olan sözleşmelerin devamının esas olduğunu belirtmiştir.  Nitekim aynı doğrultuda Torba Kanun’la getirilen düzenleme ile geçici ve kesin mühlet süresi içerisinde devam eden sözleşmeler nedeniyle sözleşme taraflarının, sözleşme marifetiyle borçlandıkları edimlerin karşılıklı olarak ifa etmekle yükümlü olmaları ilkesi benimsenmiştir.  Öte yandan, İİK’nin önceki halinde de yer alan borçlunun mahkeme kararıyla sürekli borç ilişkilerini feshedebileceğine dair düzenleme, Torba Kanun ile daha net bir görünüm kazanmıştır.  Buna göre sürekli borç ilişkilerinde ancak, borçlunun taraf olduğu ve konkordatonun amacına ulaşmasını engelleyen “aşırı külfetli” sözleşmeler, komiserin uygun görüşü ve mahkeme tarafından verilecek bir izin kararı olması halinde borçlu tarafından feshedilebilecektir.

Torba Kanun uyarınca, kesin mühletin borçlu bakımından sonuçlarında spesifik bir değişiklik yapılmıştır.  Kural olarak, borçlunun mühlet kararından itibaren malları üzerindeki tasarruf hakkı son derece kısıtlanmaktadır.  Bu doğrultuda borçlu, mühlet kararından itibaren kendisine ait mallar üzerinde rehin tesis edemez, kefil olamaz, karşılıksız kazandırmalarda bulunamaz, işletmesinin devamlı tesisatını devredemez ve takyit edemez.  Bu kural, ancak mahkeme tarafından verilecek bir izinle bertaraf edilebilir.  Nitekim Torba Kanun ile borçlunun tasarruf hakkının sınırlandığı mal varlığına bir yenisi eklenmiş; borçlunun mahkemenin izni olmadan, işletmenin faaliyetinin devamı için önemli olan taşınırını da devretmesi ya da takyit etmesi engellenmiştir.

Tüm bu hususlarla birlikte, konkordatonun tasdik edilememesi ve borçlunun iflası hususunda, mahkeme ile konkordato sürecinde borçlunun hukuki yapısına ve mal varlığına ilişkin detaylı bilgi sahibi olan komiserlere uygulama için önemli yetkiler tanınmıştır.  Buna göre, konkordato talebinin ret ve iflas ile sonuçlanması halinde, iflas kararını veren mahkeme tasfiyenin adi veya basit tasfiye usulüne göre yapılıp yapılmayacağına ilişkin bir karar da tesis edecektir.  Nitekim mahkeme tasfiyenin adi tasfiye usulü ile yapılmasına karar vermiş ise gerektiğinde, adi tasfiyenin komiserler tarafından yerine getirilmesi kararı da tesis edebilecektir.  Bu halde, kural olarak iflasın tasfiyesinde iflas idaresine ait olan görev ve yetkiler, mahkeme tarafından verilen karar ile tasfiye sürecinde komiserler tarafından kullanılabilecektir.  Öte yandan, bu hususta Torba Kanun’un gerekçesinde kanun koyucu mahkemeye yol göstermekte, ancak tasfiyenin komiserler tarafından yapılması durumunda daha etkin ve gerek borçlu gerekse alacaklıların menfaatine uygun olacağına kanaat getirildiği takdirde böyle bir karar verilmesi gerektiğine vurgu yapılmaktadır.

Torba Kanun ile konkordato hukukunda yapılan son değişiklik, kredi kuruluşları dahil olmak üzere konkordato alacaklılarını rahatlatan bir düzenleme olarak değerlendirilmektedir.  Buna göre İİK’nin önceki hali korunmuş; (krediler de dahil olmak üzere) geçici mühlet kararından sonra komiserin izniyle akdedilen borçların (i) adi konkordatoda konkordato şartlarına tabi olmayacağı ve (ii) mal varlığının terki suretiyle konkordatoda ya da sonradan meydana gelebilecek bir iflasta iflas masası borcu sayılacağı, bir başka deyişle alacakların sırasında iflas alacaklılarından önce ödenmesi gereken masa borcu olarak kabul edileceği belirtilmiştir.  Ancak İİK’nin önceki halinde masa borcu olarak kabul edilen, karşı edimin ifasını komiserin izniyle kabul eden borçlunun, taraf olduğu sürekli borç ilişkilerindeki karşı edimler de masa borcu olarak kabul edilirken; Torba Kanun ile söz konusu karşı edimlere tanınan masa borcu kabul edilme konusundaki bu ayrıcalık kaldırılmıştır.

Torba Kanun’la yapılan yeni düzenlemede, geçici mühlet kararından sonra komiserin izniyle akdedilen kredi ve benzeri borçların, temerrüt halinde mühlet sırasında dahi icra takibine konu edilebileceği hususu ile mezkur borçların, adi ve rehinli alacakların sırasında rehinli alacaklardan hemen sonra ve sıraya giren diğer bütün alacaklardan önce ödeneceği hüküm altına alınmıştır.

C. Sonuç

Torba Kanun ile konkordato hukukunda yapılan değişiklikler ile öncelikle borçluların, faaliyetlerine kesintisiz devam etmek suretiyle nakit akışı sağlayarak ekonomik olarak bulundukları zor durumdan çıkabilmeleri hususunda önemli katkıları olacağı değerlendirilmektedir.  Böylece konkordato sürecindeki işletmelerin, gerek ekonomiyi gerekse istihdamı olumsuz etkilemesi engellenmeye çalışılmıştır.  Öte yandan, konkordato tarafları arasındaki menfaat dengesi de gözetilmiş, alacaklılara hem mühlet içerisinde alacaklarına kavuşma hem de alacaklarının garanti altına alınması hususunda çeşitli imkanlar tanınmıştır.  Buna ilaveten Torba Kanun ile, iflas hukuku alanında da iflas aşamasındaki işletmelerin faaliyetlerine sorunsuz devam etmesi ve iflas sürecinin de daha verimli yürütülmesine dair düzenlemeler yapılmıştır.  İlerleyen günlerde, özellikle ekonomik bir bütünlük arz eden mallar, haklar ve işletmelerin bir bütün halinde satışı başta olmak üzere Torba Kanun ile belirli konularda getirilen yeniliklerin usul ve esasların tam ve doğru bir şekilde anlaşılabilmesi adına, Adalet Bakanlığı tarafından yapılacak çalışmaların takip edilmesi önem arz etmektedir.

Daha fazla bilgi için lütfen irtibata geçin;

info@kyolegal.com


1 15 Mart 2018 tarihli ve 30361 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.

2 19 Haziran 2021 tarihli ve 31516 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Torba Kanun’un tam metnine https://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2021/06/20210619-19.htm bağlantısından ulaşabilirsiniz.

3 19 Haziran 1932 tarihli ve 2128 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.