Ceza hukuku temel anlamda toplumsal düzenin ve barışın sağlanması, bireylerin hak ve özgürlüklerinin korunması ve adaletin sağlanması için faaliyette bulunan, suç ve ceza kavramlarını inceleyen bir kamu hukuku bölümüdür. Ceza hukukunu, ceza genel ve ceza özel hukuku olarak ikili bir ayrıma tabi tutmak mümkündür.
Ceza hukuku genel anlamda, bir eylemin suç teşkil etmesi için var olması gereken maddi ve manevi unsurlar, suçu ortadan kaldıran veya azaltan nedenler, ceza davasının hangi ilkelere bağlı kalarak yapılacağı gibi ceza hukuku alanına hakim olan temel ilke ve teorileri düzenleyen alandır. Özel ceza hukuku ise, ilgili ülkede hangi fiil veya eylemlerin suç olarak tanımlandığı, hangi suçun ne şekilde yaptırıma tabi tutulacağı gibi suç ve cezanın kanuni unsurlarını inceleyen ceza hukuku alanıdır.
Ülkemizde ceza hukuku alanında yer alan en temel mevzuat 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu’dur. Bunun yanında Ceza Muhakemeleri Kanunu, Kabahatler Kanunu, Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun gibi birçok mevzuat ile ceza hukuku yasal çerçevede düzenlenmiştir.
Türk ceza hukukun kapsamında gerçek kişilerin bireysel olarak ceza davası açma olanağı bulunmamaktadır. Ceza davaları savcılık makamı tarafından iddianame düzenlenerek açılmaktadır. Dolayısıyla ceza davasının açılmasının ilk aşaması soruşturma aşamasıdır. Savcılık, bireysel bir şikayet söz konusu olmasa dahi suç şüphesi ortaya çıktıktan sonra ya da şikayet üzerine ceza soruşturmasına başlamaktadır. Soruşturma, söz konusu suç şüphesinin gerçekliğinin araştırılması prosedürüdür.
Bu kapsamda savcılık, kolluk kuvvetlerini de kullanarak suç şüphesi doğrultusunda şüpheye konu eylemin gerçekliğini araştırmaktadır. Araştırma sonucunda elde edilen delil ve bilgiler doğrultusunda suçun oluştuğu yönünde yeterli şüpheye ulaşılırsa savcılık iddianame düzenler. Düzenlenen iddianamenin kabulü ile soruşturma aşaması sona ererek kovuşturma yani yargılama(dava) aşaması başlar.
Soruşturma sonucunda suçun oluştuğu yönünde yeterli şüpheye ulaşılamazsa savcılık makamı kovuşturmaya yer olmadığına karara(KYOK) verir. Halk arasında takipsizlik olarak adlandırılan sonuç KYOK’tur. Bazı hallerde KYOK yerine kamu davasının açılmasının ertelenmesine de karar verilebilmektedir. Ancak bunun için bir arada bulunması gereken birtakım şartlar mevcuttur.
Örneğin, örgütlü suçlar, cinsel dokunulmazlığa karşı işlenen suçlar, kamu görevlisine karşı görevi nedeniyle işlenen suçlar bakımından kamu davasının açılmasının ertelenmesine karar verilememektedir. Öte yandan kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararı verilebilmesi için; – Suçun uzlaştırma veya ön ödemeye tabi olmaması, – Suçun yaptırımının 3 yıldan uzun bir hapis cezası olmaması, – Şüphelinin daha önce kasten işlediği bir suçtan mahkum olmaması, – Mağdurun veya kamunun uğradığı zararının giderilmiş olması – Savcılığın, şüphelinin davranışları doğrultusunda yeniden suç işlemeyeceğine yönelik kanaat oluşturması gibi şartların bir arada bulunması gerekmektedir.
Sonuç olarak şikayet üzerine ya da savcılığın kendiliğinden soruşturması sonucu açılan her ceza davası hukuki olarak kamu davası niteliğindedir.
Avukatlar, egemenliği oluşturan üç temel erkten biri olan yargı erkinin savunma ayağını oluşturmaktadır. Dolayısıyla avukatların yaptığı iş temel olarak savunma olarak tanımlanabilir. Her ne kadar mevzuatta böyle bir ayrım bulunmuyor olsa dahi halk arasında ya da meslektaşların da zaman zaman kullandığı üzere ceza avukatı ya da ağır ceza avukatı gibi ifadelere rastlanılmaktadır. Bu esasında sıklıkla kullanılmakta olan hatalı bir ifadedir.
Zira yasal olarak ceza davasına giren avukat ile hukuk davasına giren avukat arasında bir fark bulunmamaktadır. Toplum nezdinde oluşan bu algının sebebi ise ceza avukatının koruduğu hakkın en temel haklardan olan özgürlük hakkı olmasından ileri gelmektedir. Her ne kadar bu terimi benimsemiyor olsak da anlatım ve okuma kolaylığı olması bakımından işbu yazımızda ceza avukatı ve ağır ceza avukatı terimine yer verilecektir. Daha önce de değinildiği üzere suç şüphesinin varlığı halinde veya şikayet üzerine savcılık makamı soruşturma aşamasını başlatmaktadır. Soruşturmanın başlamasıyla birlikte suçu işlediğinden şüphelenilen kişi şüpheli, suçtan zarar gördüğü düşünülen kişi de müşteki sıfatını almaktadır.
Bu kişilerin(özellikle) şüphelinin savunma hakkı ortaya çıkmaktadır. Savunma hakkı, Anayasa tarafından koruma altına alınmış olan adil yargılanma hakkının en önemli unsurlarındandır. Ceza avukatının görevi ise tam olarak bu aşamada başlamaktadır. Zira savunma ve şikâyet dilekçeleri ceza hukuku alanında büyük bir öneme sahiptir. Hak kaybına uğramamak adına bu dilekçelerin en iyi ceza avukatı tarafından hazırlanması büyük önem arz etmektedir.
Savunma dilekçesi gerek soruşturma gerek de kovuşturma (dava) aşamasında suç işlediği iddia edilen kişinin, iddia edilen suçu işlemediğini ispatlamak, isnat edilen suçu hafifletmek vb. sebeplerle hazırlanan dilekçelerdir. Öncelikle belirtmek gerekir ki iyi bir savunma dilekçesi en iyi ceza avukatı tarafından hazırlanabilecektir. Oldukça teknik bir iş olan savunma dilekçesi hazırlanması için öncelikle soruşturma veya kovuşturma dosyası bütün ayrıntılarıyla incelenmeli, savunulacak olan müvekkil ile önemli detaylar görüşülerek dosya kapsamına hakim olunması gerekmektedir.
Ardından yürürlükteki mevzuat, konu hakkındaki öğreti (doktrin), konu hakkında daha önce verilen Yargıtay vb. üst mahkeme kararları kapsamlı bir irdelemeye tabi tutulmalıdır. Zira yürürlükteki mevzuatın yanında yüksek mahkeme içtihatları ve doktrin de ceza hukuku uygulamasına yön vermektedir. Her dilekçede olduğu gibi savunma dilekçesinde de muhakkak bulunması ve dikkat edilmesi gereken birtakım teknik hususlar mevcuttur.
Örneğin, dilekçenin görevli ve yetkili birime hitaben yazılması, kanundan kaynaklanan zorunlu unsurları içermesi, açık ve anlaşılır bir dili olması, olayı özetlemesi, hukuki argüman ve kanıtlara yer vermesi gerekmektedir. Takdir edileceği üzere tüm bu hususlarda uzmanlaşmış, yetkin bir ceza avukatı ile çalışmak, olası hak kayıplarının önüne geçmek bakımından yadsınamayacak bir öneme sahiptir.
Devamını Gör…
Toplumun her bir ferdi, maruz kaldığı ve suç teşkil ettiğini düşündüğü durumlara karşı adli makamlara sunacağı şikayet dilekçesi ile hukuki prosedürü başlatabilmektedir. Şikayet dilekçesi savcılık makamına sunulabileceği gibi emniyet, jandarma gibi kolluk kuvvetlerine de sunulabilmektedir. Ancak dikkat edilmesi gereken husus şikayet dilekçesinin yetkili ve görevli makama verilmesidir. Bu bakımdan yetkili savcılık, iddia edilen suçun işlendiği yer savcılığıdır. Örneğin, Kağıthane’de işlendiği iddia edilen bir suç bakımından savcılığa sunulacak şikayet dilekçesi, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na sunulmalıdır.
Zorunlu olmasa da şikayet konusu somut olay ile kanun hükümlerinin bağlantısının kurulması, iddia edilen olayın neden suç teşkil ettiğinin, kurulan bu bağlantı bağlamında açıklanması sürecin daha sağlıklı ve görece hızlı işlemesi açısından önem arz etmektedir. Yalnızca olayda bahsedilen bir şikayet dilekçesinin de soruşturmayı başlatabilmesi mümkün ise de en iyi ceza avukatı tarafından hazırlanmamış bir şikayet dilekçesinin hak kaybına yol açabileceği unutulmamalıdır.
Zira şikayete konu olay gerçekten suç teşkil ediyor olsa dahi şikayet dilekçesinin hatalı hazırlanması takipsizlik kararı verilebilmesine ve hak kaybına uğramanıza yol açabilecektir. Dolayısıyla şikayet dilekçesinin; yukarıda bahsedilen ve benzeri uygulamalara hakim, somut olayı anlayarak bütün önemli unsurları ile şikayet dilekçesine yansıtabilecek ve bu esnada hukuki normlarla olayın bağlantısını kurabilecek en iyi ceza avukatı tarafından hazırlanması tavsiye edilmektedir. Hukuki sürecin en hızlı şekilde ilerleyebilmesi adına bu husus büyük önem arz etmektedir. Şikayet dilekçesi bakımından da savunma dilekçesi ile benzer olarak bulunması gereken unsurlar mevcuttur. Şikayet dilekçesinde suç iddiası, iddiayı konu olay, mevcut bulunan bütün delillerin belirtilmesi gerekmektedir.
Devamını Gör…
Avukatlar, egemenliği oluşturan üç temel erkten biri olan yargı erkinin savunma ayağını oluşturmaktadır. Dolayısıyla avukatların yaptığı iş temel olarak savunma olarak tanımlanabilir. Her ne kadar mevzuatta böyle bir ayrım bulunmuyor olsa dahi halk arasında ya da meslektaşların da zaman zaman kullandığı üzere ceza avukatı ya da ağır ceza avukatı gibi ifadelere rastlanılmaktadır. Bu esasında sıklıkla kullanılmakta olan hatalı bir ifadedir. Zira yasal olarak ceza davasına giren avukat ile hukuk davasına giren avukat arasında bir fark bulunmamaktadır. Toplum nezdinde oluşan bu algının sebebi ise ceza avukatının koruduğu hakkın en temel haklardan olan özgürlük hakkı olmasından ileri gelmektedir. Her ne kadar bu terimi benimsemiyor olsak da anlatım ve okuma kolaylığı olması bakımından işbu yazımızda ceza avukatı ve ağır ceza avukatı terimine yer verilecektir. Daha önce de değinildiği üzere suç şüphesinin varlığı halinde veya şikayet üzerine savcılık makamı soruşturma aşamasını başlatmaktadır. Soruşturmanın başlamasıyla birlikte suçu işlediğinden şüphelenilen kişi şüpheli, suçtan zarar gördüğü düşünülen kişi de müşteki sıfatını almaktadır.
Bu kişilerin(özellikle) şüphelinin savunma hakkı ortaya çıkmaktadır. Savunma hakkı, Anayasa tarafından koruma altına alınmış olan adil yargılanma hakkının en önemli unsurlarındandır. Ceza avukatının görevi ise tam olarak bu aşamada başlamaktadır. Zira savunma ve şikâyet dilekçeleri ceza hukuku alanında büyük bir öneme sahiptir. Hak kaybına uğramamak adına bu dilekçelerin en iyi ceza avukatı tarafından hazırlanması büyük önem arz etmektedir.
Tüm avukatlar bakımından geçerli olduğu üzere ceza avukatı da ağır ceza mahkemesi, asliye ceza mahkemesi, sulh ceza hakimliği, çocuk mahkemesi, çocuk ağır ceza mahkemesi, icra ceza mahkemesi, fikri ve sınai haklar ceza mahkemesi ve infaz hakimliği nezdinde görülen dava ve işlerde müvekkillerini temsil etmektedir. Bu konuda yasal olarak, avukat olmak dışında, herhangi özel bir yetkinlik yahut sahip olunması gereken belge vb. bir şey aranmamaktadır.
Türk Ceza Kanunu’nda suçların büyük bir bölümüne ilişkin yargılamanın asliye ceza mahkemelerinde yapılacağı düzenlenmiştir. Ağır ceza mahkemelerinde görülecek davalar bakımından genel kriter ise, yargılaması yapılacak suça ilişkin kanunda öngörülen cezadır.
Yani özel olarak ağır ceza mahkemesinde görüleceği düzenlenmiş suçlar haricinde bir suçun cezası müebbet, ağırlaştırılmış müebbet hapis ise veya her hâlükârda suçun cezası 10 yıldan fazla hapis cezasını gerektiriyor ise yargılama ağır ceza mahkemesinin görev alanına girmektedir. Sadece bu bilgi bile ağır ceza mahkemesinde görülen davalar bakımından en iyi ceza avukatı ile çalışmanın ne derece önemli olduğunu gözler önüne sermektedir.
Ağır ceza mahkemesinin geniş bir yelpazedeki davalara baktığını söylemek mümkündür. Tamamı bundan ibaret olmamak üzere aşağıda ağır ceza mahkemesinin görev alanına giren birtakım suçlara yer verilecektir:
- Kasten insan öldürme suçu (TCK madde 81 - 82)
- Taksirle ölüme neden olma suçu (TCK madde 85)
- Neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama suçu (TCK madde 87/4))
- Yağma (gasp) suçu (TCK madde 148 – 149)
- Hileli iflas suçu (TCK madde 161) - Nitelikli dolandırıcılık suçu (TCK madde 158)
- Resmi belgede sahtecilik suçu (TCK madde 240)
- Zimmet suçu (TCK madde 247)
- İrtikap suçu (TCK madde 250)
- Rüşvet suçu (TCK madde 252)
- Devletin güvenliğine karşı suçlar (TCK madde 302 – 308)
- Anayasal düzene karşı suçlar (TCK madde 309 – 316)
- Milli savunmaya karşı suçlar (TCK madde 317 – 325)
- Devlet sırlarına karşı suçlar ve casusluk (TCK madde 326 – 339)
- 3713 Sayılı Terörle Mücadele Kanunu kapsamına giren suçlar (örgüt üyeliği, propaganda yapma vb.)
- Parada sahtecilik suçu (TCK madde – 197)
- Uyarıcı ve uyuşturucu madde imal veya ticareti suçu (TCK madde – 188)
- İnsan ticareti suçu (TCK madde – 80)
- Cinsel saldırı suçu (TCK madde – 102)
Yukarıda ağız ceza mahkemesinin görev alanına giren birtakım suç tipleri sayılmıştır. Bunlar haricinde ağır ceza mahkemelerinin savcılık makamı tarafından yürütülen soruşturma aşamasına ilişkin de birtakım görevleri bulunmaktadır. Bunun sebebi kişinin özgürlüğünü kısıtlayıcı tedbirlerin verilmesinin karara bağlanmasıdır. Önemine binaen ağır ceza mahkemeleri görevli kılınmıştır. Aşağıda ağır ceza mahkemesinin soruşturma aşamasına ilişkin görevlerini bulabilirsiniz:
– Telekomünikasyon yoluyla iletişim dinlenmesi, kayda alınması ve sinyal bilgilerinin değerlendirilebilmesi mümkündür. Bunun için ağır ceza mahkemesi kararı gerekmektedir.
– Telekomünikasyon yoluyla iletişim dinlenmesi, kayda alınması ve sinyal bilgilerinin değerlendirilebilmesi mümkündür. Bunun için ağır ceza mahkemesi kararı gerekmektedir. (TCK madde – 135)
– Soruşturmaya ilişkin gizli soruşturmacı görevlendirilmesi mümkündür. Ancak bunun için de ağır ceza mahkemesi kararı gerekmektedir. (TCK madde – 139
Şüpheli veya sanığın kamuya açık yerlerdeki faaliyetleri ve işyerinin teknik araçlarla izlenebilmesi, ses veya görüntü kaydı alınabilmesi mümkündür. Bu da ağır ceza mahkemesi kararına bağlı tutulmuştur. (TCK madde – 140)
Bazı durumlarda taşınmazlara, hak ve alacaklara el konması da mümkündür. Ancak bunun için de ağır ceza mahkemesi kararı gerekmektedir. (TCK madde – 128)
Savcılar arasında yetki uyuşmazlığı meydana gelirse yetkili savcılığı ağır ceza mahkemesi belirler. Yetki, coğrafi olarak o soruşturmayı hangi savcılığın yürüteceğini / yürütmesi gerektiğini belirlemektedir. Bir soruşturma bakımından her iki savcılık da yetkisizlik kararı verdiği takdirde hangi savcılığın yetkili olduğuna ağır ceza mahkemesi karar vermektedir. (TCK madde – 161/7)
Yukarıda yapılan açıklamalardan ve suç tiplerinden anlaşılacağı üzere ağır ceza mahkemeleri sonuçları itibariyle daha ciddi, daha fazla zarara yol açan ve daha fazla cezayı gerektiren suçlara ilişkin yargılama faaliyetlerini yürütmektedir. Dolayısıyla da mahkeme tarafından verilen kararın çok daha adaletli olması gerekmektedir.
Bu sebepledir ki ağır ceza mahkemeleri tek hakimden değil biri başkan ikisi üye olmak üzere üç hakimli bir heyetten oluşmaktadır. Ağır ceza mahkemesinin aldığı kararlar ise bu heyetin oybirliği veya oyçokluğuyla alınmaktadır. Tüm bu açıklamalar ışığında açıkça görülmektedir ki ağır ceza mahkemesi tarafından verilen kararlar, yargılamanın tarafları bakımından çok önemli sonuçlar doğurmaktadır. Dolayısıyla ağır ceza mahkemesinde görülen/görülecek bir davası olan kişilerin muhakkak alanında uzman ve yetkin bir ağır ceza avukatı ile çalışması tavsiye edilmektedir.
Ağır ceza mahkemesi, çocuk ve çocuk ağır ceza mahkemesi ve yukarıda sayılan diğer mahkemelerin görev alanına girmeyen suçlara ilişkin ceza davalarına bakmakla görevli mahkeme asliye ceza mahkemesidir. Dolayısıyla kanunda suç olarak düzenlenen birçok eyleme ilişkin yargılama asliye ceza mahkemesi tarafından yürütülmektedir.
Devamını Gör…
Ceza davalarının ne kadar sürdüğü konusu toplumun birçok ferdi bakımından merak uyandıran bir sorudur. Ancak ilk olarak belirtmek gerekir ki bu soruya net bir cevap vermek ne mümkün ne de doğru olacaktır. Birçok davada olduğu gibi ceza davalarında da dosyanın kapsamı, iddia konusu olaylar, toplanması gereken deliller, tarafların sayısı gibi yargılamanın süresini etkileyebilecek birçok unsur bulunmaktadır. Örneğin, toplanması gereken bir delilin toplanamaması ya da dinlenmesi gereken bir tanığın dinlenememesi gibi durumlar yargılama sürecini uzatabilmektedir. Unutulmaması gereken bir husus da verilen birçok kararın istinaf ve temyiz yolu açık olarak verildiğidir.
İstinaf, ilk derece mahkemesi (yerel mahkeme) kararının bir üst mahkeme tarafından incelenmesi anlamına gelmektedir. Temyiz ise istinaf aşamasından sonra gelen bir üst mahkemedir. Temyiz incelemesini Yargıtay yapmaktadır. Üst mahkemeler kararı onayabileceği gibi yeniden yargılama yapılması için bozarak alt derece mahkemesine de gönderebilmektedir. Dolayısıyla bu durum yargılamanın uzamasına sebebiyet vermektedir. Olağan durumda çok kapsamlı olmayan bir ceza davasının ortalama birkaç yıl sürebileceği değerlendirilmekte ise de yukarıda değinilen birçok sebep doğrultusunda yargılamaların nihayete ermesi çok uzun yıllar sürebilmektedir.
Ağır ceza davaları, yukarıda da değinildiği üzere asliye ceza davalarına göre daha yüksek cezaların öngörüldüğü daha ciddi suçlara ilişkin yargılama yürütmektedir. Dolayısıyla suçların mahiyeti ve hayatın olağan akışı gereği ağır ceza davaları diğer ceza davalarına nazaran daha uzun sürmektedir. Bu durumun sebebi verilecek cezanın kişilerin mevcut durumunda çok ciddi değişikliklere sebebiyet verecek olmasıdır. Dolayısıyla yargılamanın büyük bir özen ve titizlikle yürütülmesi gerekmektedir. Bu durum da yargılama sürecinin uzaması sonucunu doğurmaktadır.
Öte yandan bir üst başlıkta açıkladığımız istinaf ve temyiz aşamaları ağır ceza mahkemesi kararları bakımından da geçerlidir. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından verilen kararların istinaf edilmesi, istinaf mahkemesi kararlarının temyiz edilerek Yargıtay’a gönderilmesi gibi durumlarda yargılamanın süresi bir hayli uzamaktadır.
Ceza yargılaması sonucunda ilk derece mahkemesinin verdiği karar davanın taraflarını tatmin etmezse, taraflar bu kararın Bölge Adliye Mahkemesi’nde incelenmesi için istinaf kanun yoluna başvurabilirler. İstinaf kanun yolu ilk derece mahkemesi kararına karşı başvurulması gereken ilk hukuki yoldur. Bu başvurunun bazı şartları bulunmaktadır ve bunlar Ceza Muhakemesi Kanunu’nda düzenlenmiştir. İstinaf mahkemesinin, ilk derece mahkemesinde verilen kararı incelemesi kural olarak istinaf başvurusunda bulunulmasına bağlıdır. Ancak ilk derece mahkemesinde 15 yıl veya daha uzun süre hapis cezasına hükmedilmişse, istinaf incelemesi başvuru olmasa dahi yapılmaktadır. İstinaf başvurusu dilekçe ile ya da sözlü olarak yapılabilir. Sözlü istinaf başvurusu katibe yöneltilir ve tutanağa aktarılır.
Katip tarafından tutulan tutanağı hakimin onaylaması suretiyle istinaf başvurusu gerçekleştirilebilir. Verilen karar duruşma esnasında tarafların yüzüne karşı yani taraflar mahkemede iken okunduysa 7 günlük süre içinde istinaf başvurusu yapılmalıdır. Ancak karar tarafların yokluğunda verildiyse, kararın taraflara tebliğ edildiği tarihten itibaren 7 gün içinde istinaf başvurusu yapılabilmektedir.
Savcılık makamının başvuruları hariç istinaf başvurusunda başvuru gerekçesi gösterilmek zorunda değildir. Ancak bu gerekçelerin gösterilmesi ve açıklanması lehe sonuçlar doğurabileceğinden en iyi ceza avukatı tarafından istinaf başvuru dilekçesinin hazırlanması en doğru seçenek olacaktır.
Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 272 Maddesinde istinafa başvurulamayacak kararlar düzenlenmiştir. Buna göre;
– Hapis cezasından çevrilen adlî para cezaları hariç olmak üzere, sonuç olarak belirlenen üç bin Türk Lirası dâhil adlî para cezasına mahkûmiyet hükümlerine, – Üst sınırı beşyüz günü geçmeyen adlî para cezasını gerektiren suçlardan beraat hükümlerine,
– Kanunlarda kesin olduğu yazılı bulunan hükümlere, Karşı istinaf kanun yoluna başvurulamamaktadır. Bunlar haricindeki kararlara karşı ise istinaf kanun yoluna başvurulabilmesi mümkündür. İstinaf başvurusu üzerine, başvuruda usulü bir hata veya eksiklik yok ise Bölge Adliye Mahkemesi ilgili ceza dairesi dosyayı esastan inceler. Bu kapsamda istinaf mercii;
– İncelemeyi dosya üzerinden yaparak başvurunun esastan reddine,
– İlk derece mahkemesi kararının düzeltilmesi mümkünse düzelterek esastan reddine,
– İlk derece mahkemesi kararında ciddi bir hukuka aykırılık hali görürse ilk derece mahkemesince verilen kararın bozulmasına ve dosyanın yeniden incelenmek üzere karar veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine,
– İlk derece mahkemesince karar verilen davanın istinaf mahkemesinde yeniden görülmesine karar verebilmektedir.
Devamını Gör…
Türk Ceza Kanunu’nda suçların büyük bir bölümüne ilişkin yargılamanın asliye ceza mahkemelerinde yapılacağı düzenlenmiştir. Ağır ceza mahkemelerinde görülecek davalar bakımından genel kriter ise, yargılaması yapılacak suça ilişkin kanunda öngörülen cezadır. Yani özel olarak ağır ceza mahkemesinde görüleceği düzenlenmiş suçlar haricinde bir suçun cezası müebbet, ağırlaştırılmış müebbet hapis ise veya her hâlükârda suçun cezası 10 yıldan fazla hapis cezasını gerektiriyor ise yargılama ağır ceza mahkemesinin görev alanına girmektedir. Sadece bu bilgi bile ağır ceza mahkemesinde görülen davalar bakımından en iyi ceza avukatı ile çalışmanın ne derece önemli olduğunu gözler önüne sermektedir.
Ağır ceza mahkemesinin geniş bir yelpazedeki davalara baktığını söylemek mümkündür. Tamamı bundan ibaret olmamak üzere aşağıda ağır ceza mahkemesinin görev alanına giren birtakım suçlara yer verilecektir:
Savcılık makamının başvuruları hariç istinaf başvurusunda başvuru gerekçesi gösterilmek zorunda değildir. Ancak bu gerekçelerin gösterilmesi ve açıklanması lehe sonuçlar doğurabileceğinden en iyi ceza avukatı tarafından istinaf başvuru dilekçesinin hazırlanması en doğru seçenek olacaktır. Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 272 Maddesinde istinafa başvurulamayacak kararlar düzenlenmiştir. Buna göre; - Hapis cezasından çevrilen adlî para cezaları hariç olmak üzere, sonuç olarak belirlenen üç bin Türk Lirası dâhil adlî para cezasına mahkûmiyet hükümlerine, - Üst sınırı beşyüz günü geçmeyen adlî para cezasını gerektiren suçlardan beraat hükümlerine, - Kanunlarda kesin olduğu yazılı bulunan hükümlere, Karşı istinaf kanun yoluna başvurulamamaktadır. Bunlar haricindeki kararlara karşı ise istinaf kanun yoluna başvurulabilmesi mümkündür. İstinaf başvurusu üzerine, başvuruda usulü bir hata veya eksiklik yok ise Bölge Adliye Mahkemesi ilgili ceza dairesi dosyayı esastan inceler. Bu kapsamda istinaf mercii; - İncelemeyi dosya üzerinden yaparak başvurunun esastan reddine, - İlk derece mahkemesi kararının düzeltilmesi mümkünse düzelterek esastan reddine, - İlk derece mahkemesi kararında ciddi bir hukuka aykırılık hali görürse ilk derece mahkemesince verilen kararın bozulmasına ve dosyanın yeniden incelenmek üzere karar veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, - İlk derece mahkemesince karar verilen davanın istinaf mahkemesinde yeniden görülmesine karar verebilmektedir.
Yukarıda temyiz edilemeyecek kararlar gösterilmiştir. Ancak yukarıdaki kapsamda olmasına rağmen bazı kararlar suç tipine göre temyiz edilebilmektedir. Bunlar:
- Hakaret suçu (madde 125, üçüncü fıkra),
- Halk arasında korku ve panik yaratmak amacıyla tehdit suçu (madde 213),
- Suç işlemeye tahrik suçu (madde 214),
- Suçu ve suçluyu övme suçu (madde 215),
- Halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama suçu (madde 216),
- Kanunlara uymamaya tahrik suçu (madde 217),
- Halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma suçu (madde 217/A),
- Cumhurbaşkanına hakaret suçu (madde 299),
- Devletin egemenlik alametlerini aşağılama suçu (madde 300),
- Türk Milletini, Türkiye Cumhuriyeti Devletini, Devletin kurum ve organlarını aşağılama suçu (madde 301),
- Silahlı örgüt suçu (madde 314),
- Halkı askerlikten soğutma suçu (madde 318),
- Terör örgütlerinin; cebir, şiddet veya tehdit içeren yöntemlerini meşru gösterme ve övme(propaganda) suçu,
- Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’nda düzenlenen bazı suçlar.
Yukarıda yer verilen bu suçlara ilişkin istinaf kararları, bir üstte sıralanan temyiz başvurusu yapılamayacak kararlardan olsa dahi, herhangi bir sınırlama olmaksızın temyiz edilebilmeleri mümkündür.
Kural olarak ceza davası bakımından avukat tutmak şart değildir. Kişilerin davalarını avukat olmadan da takip edebilmesi mümkündür. Ancak ceza hukuku alanında bazı durumlarda avukat zorunlu tutulmuştur. Ceza yargılamasında sanık vekiline müdafi denmektedir. Müdafi, müdafaa yani savunma kelimesinden gelmektedir. 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 150 Maddesi gereği genel kural olarak alt sınırı beş yıl veya daha fazla hapis cezası olan suçlarda, sanığın müdafi ile temsil edilmesi zorunlu tutulmuştur. Bunun yanında şüpheli veya sanığın çocuk olması, kendisini savunamayacak derecede malul veya sağır ve dilsiz olması halinde de kişinin talebi olmasa daha kendisine barodan müdafi atanmaktadır. Bu durumlarda kişi müdafiyi kendi seçebilmektedir. Ancak seçmediği ya da seçebilecek durumda olmadığı ve müdafiliğin zorunlu olduğu hallerde baro tarafından müdafi ataması yapılmaktadır.
Kanuni düzenlemelerin yanında değerlendirmemize yer vermekte fayda görmekteyiz. Defaatle açıklandığı üzere ceza ve ağır ceza davaları sonuçları itibariyle kişinin özgürlüğünü kısıtlayıcı durumlara sebebiyet verebildiğinden, ceza davası taraflarının muhakkak en iyi ceza avukatı ile takip edilmesi gerektiği kanaatindeyiz.
Ceza avukatı bir üst başlıkta da açıklandığı üzere kimi hallerde zorunlu iken kimi hallerde kişinin isteğine bağlı tutulmuştur. Ceza avukatının bulunmasının zorunlu olduğu hallerde kişinin avukatı bulunmuyorsa baro tarafından kendisine müdafi atanmaktadır. Ancak zorunlu haller bulunmuyorsa kişi istediği ceza avukatıyla çalışabileceği gibi avukat olmaksızın da davayı takip etmesi mümkündür. Bu halde de kişi ceza avukatı seçemeyecek durumda olduğunu ancak müdafi talebi bulunduğunu beyan ederse yine bu kişiye baro tarafından müdafi atanmaktadır. Açıklandığı üzere sanık veya şüpheli istediği ceza avukatı ile çalışmakta ve davasını takip etmekte serbesttir. Bu aşamada dikkat edilmesi gereken en iyi ceza avukatı ile çalışmaktır.
Çünkü ceza davaları ağır sonuçları itibariyle kişinin özgürlüğünün kısıtlanmasına sebebiyet verebilmektedir. Bu sebeple de herhangi bir hak kaybına uğramamak adına, alanında uzmanlaşmış, en iyi ceza avukatı ile çalışılması tavsiye edilmektedir.Ceza hukuku pratiğinde uzmanlaşmış en iyi ceza avukatlarından oluşan ekibimizle çalışmak için telefon numaramızdan veya e-posta adresimizden bizimle iletişime geçebilirsiniz.
Türkiye’de ücretsiz avukatlık yapmak hukuken yasaktır. Bu nedenle Barolar birliği ve Adalet bakanlığının belirlediği uygulanması zorunlu avukatlık asgari ücret tarifesi (AAÜT) resmî gazetede yayımlanır. Bu rakamdan az olmamak şartıyla avukatlar, yerel baroların kendilerine has ücretlerini temel alarak ücreti belirlerler. Her somut dava özelinde ayrı bir değerlendirme yapılacağı dosyanın kapsamı, suç iddiaları, delil durumu, dosyanın mevcut durumu gibi faktörlere bağlı olarak Avukatlık ücreti değişebileceği unutulmamalıdır.
İstanbul’da bir ceza avukatının ceza davası avukatlık ücreti için İstanbul Barosu’nun 2024 yılı için açıkladığı en az ücret çizelgesine göre asliye ceza ve çocuk mahkemesinde görülen davalarda;
- Sanık/SSÇ (suça sürüklenen çocuk) müdafiliği ücreti 90.000-TL - Mağdur/katılan vekilliği ücreti 60.000-TL’dir. İstanbul Barosu tarafından yayınlanan 2024 yılı en az ücret çizelgesine buradan ulaşabilirsiniz: https://www.istanbulbarosu.org.tr/HaberDetay.aspx?ID=18533&Desc=2024- yılı-En-Az-Ücret-Çizelgesi-Yayınlandı
İstanbul’da bir ağır ceza avukatının ağır ceza davası avukatlık ücreti için İstanbul Barosu’nun 2024 yılı için açıkladığı en az ücret çizelgesine göre ağır ceza ve çocuk ağır ceza mahkemesinde görülen davalarda;
- Sanık müdafiliği ücreti 135.000-TL - Mağdur/katılan vekilliği ücreti 87.000-TL’dir. - İstanbul Barosu tarafından yayınlanan 2024 yılı en az ücret çizelgesine buradan ulaşabilirsiniz: https://www.istanbulbarosu.org.tr/HaberDetay.aspx?ID=18533&Desc=2024- yılı-En-Az-Ücret-Çizelgesi-Yayınlandı